9 Mart 2016

Gaspard-Félix Tournachon, Enteresan

ile izdihamdergi

 

 

 

 

 

Ressam, yazar ve karikatürist Nadar.

 

 

  

 

 

Çoğunluğun dehaların peşinde koştuğu bir dünyada, kendisini toplumdan ayıracak yetenekleri olmamasına ve hatta ileride çok fazla insan tarafından anılmayacak olmasına rağmen döneminde iz bırakmış adamlara ve bu adamların hayatlarını kurcalamayı seven bir azınlığa rastlanabilir. Örneğin, John Fowles’un “Wormholes”ünü okuyanlar, yazar için bu adamın John Aurbey olduğunu fark etmiştir. Bu ilginin illa ki bir kişi üzerine yoğunlaşması elbette gerekmez ama bugünlerde bana “Senin garip adamın kim?” diye sorsalar cevabım “Gaspard-Félix Tournachon” nam-ı diğer “Nadar” olur.

Nadar, babasının baskısı ile eczacılık okumaya çalışmış ama istediğinin bu olmadığını anlayınca Paris’e kaçıp gazetecilik yapmaya başlamış bir on dokuzuncu yüzyıl bıyıklısı. Aynı dönemlerde roman yazdığı ve karikatürist olarak para kazandığı da biliniyor. Ama onu günümüze ulaştıran özelliği fotoğrafçılığıdır. 1850′lerde fotoğraf çekmeye başlayan Nadar, pek çok ünlü ismi stüdyosunda ağırladı ve  sonraki yüzyıllara Victor Hugo, George Sand, Delacroix gibi pek çok sanatçının siyah beyaz siluetlerini bırakan isim oldu.

Ve fakat Nadar’ın özellikleri bununla bitmez, aksine başlar ve ilerledikçe ilginçleşir. Fotoğrafçılığını geliştirdikçe yeni ilgi alanları geliştiren Nadar, tarihteki ilk erotik fotoğraflara imza atan isimlerden biri. 1860′lara doğru bir başka ilgi alanı edindi kendisine: Balonculuk. Le Géant ismini verdiği bir balon yapan Tournachon, bununla havalanıp ilk defa havadan çevreyi fotoğraflayan insan ünvanını elde etti. Balonu Jules Verne’e de ilham kaynağı oldu ve Verne’in ünlü Balonla Beş Hafta romanı böyle ortaya çıktı. Yazarla yakın arkadaş olan fotoğrafçı onun romanlarındaki bazı karakterlerin de ta kendisidir.

Nadar’ın destek verdiği bir diğer grup ise daha sonraları İzlenimciler olarak tanımlanacak genç ressamlardır.1874 yılında, meşhur Paris Salonu sergisine kabul edilmeyen bu sanatçılara stüdyosunun kapısını açıp onların tablolarını burada sergilemesini sağladı. Bu sergiyi gezen eleştirmen Louis Leroy, yazdığı makalede sergideki ressamlardan birinin eserinin ismi olan İzlenim: Gün Doğumu ile dalga geçmek için gruba İzlenimciler diye seslenince bu isim baki kaldı.

Benim kendisi ile ilgili en ilginç bulduğum anı ise Nadar’ın bir zincirin başlangıç noktası olduğu Manet’nin meşhur Olympia’sının çizilme hikayesidir. Bu olayla ilgili okuduğum sekiz/dokuz kaynağın her birinde farklı bir hikaye olsa da bu blogun yazarı olarak elbette bana en ilginç gelenini anlatacağım. Janis Tomlinson’un eğer Robert Hughes daha iyisini yazmasaydı “En sevdiğim Goya kitabı” demekten çekinmeyeceğim, kütüphanemin nadide parçalarından olan Francisco Goya y Lucientes isimli biyografisinde okuduğuma göre Charles Baudelaire, arkadaşı olan Nadar’a İspanya’ya gittiğinde Goya’nın çizdiği Alba Düşesi olduğu iddia edilen nü tablonun fotoğrafını çekmesini rica eder. Nadar bu ricayı kırmaz ve bir süre sonra fotoğrafı şaire teslim eder. Baudelaire, fotoğrafı sergilemesi için Gustave Moreau’ya verir. Moreau’nun evinde bu fotoğrafı gören Manet’nin stüdyosunda bir süre sonra dünyanın en güzel  kızıllarından birinin çıplak tablosu oluşur.

Böyle bir adamdır Nadar. Tamamen kendine özgü ilgi alanlarına ve neslinin önemli hareketlerinde arka plandaki parmağına gülümseyebileceğiniz o garip adamlardan. Aslına bakacak olursanız, fotoğrafçılığı ayrı bir konu. Onu bir kere daha konuşacağız.

Bahar Malik, guzelonlu

İzdiham