3 Mart 2016

Gamze Akdemir, Edebiyat Ve Suç

ile izdiham

Everest Yayınlarından çıkan güzel bir kitap Edebiyat ve Suç! Gamze Akdemir kritiğini yaptı eserin.

“Bazıları yazdıklarıyla övünebilir, bense okuduklarımla gurur duyuyorum.” Jorge Louis Borges

Vincenzo Ruggiero imzalı, Edebiyat ve Suç yazının konusu. Ruggiero, Londra’daki Middlesex Üniversitesi’nde Sosyoloji Profesörü.

Ayrıca Birleşmiş Milleder için çeşidi konularda -politik yozlaşma ve organize suç da dahil olmak üzere danışmanlık yapmakta.

Ruggiero, Berna Kılınçer tarafından Türkçeleştirilen kitabında kurmacayı sosyolojik anlamın iletilmesinde ve kriminolojik çözümlemenin derinleştirilmesinde bir araç olarak kullanıyor. Suç ve suç denetimi konularım bazı klasik edebiyat eserlerini okuyarak ele alıyor. Ama bilinmeli ki bu bir edebiyat eleştirisi değil, klasik romanları sosyolojik bakış açısından okuyan bir sosyologun yazdığı bir kitap.

Kitap Dostoyevski’nin Cinle/i ve Camus’nün Doğru/ar’ındaki siyasi şiddet kavramım inceleyerek başlıyor. Cinle/de suç Hristiyanlıktan kopma, bir yandan da ahlaki çılgınlık ve sara hastalığıyla ilişkilendiriliyor. Kitapta bu bağlamda Dr. Cesare Lombroso’nun siyasal suçluları saralı olarak çözümlemesine ilişkin paralel bir tartışmayla da karşılaşıyoruz.

Entelektüel gelişiminin bir durağında Rusya’daki ilerici akımları sorgulayan ve Yunan Ortodoks Kilisesi’nin savunduğu şekliyle yeniden doğuma olan inancım açıklayan Dostoyevski’nin bu hali, hayli kişisel ifadesini Cinler adlı yapıtında bulur. Yapıt, Moskova menşeyli tutucu aylık dergi Russian Messenger’da yayımlanır.

Dostoyevski, Moskova’da genç bir öğrencinin öldürülmesinin ardından yürütülen soruşturmada devrimci bir komplo izlerine rasdanması üzerine cinayetin resmi raporunu yalandan takip eder ve Cinle/in izleğini düpedüz buna endeksler.

HOŞNUTSUZ DOSTOYEVSKİ: Cin/er’de aristokrasi ve devrimcileri bir ârayâ getiren Dostoyevski, hoşnutsuzluğunu yapıtında mevzu devrimci kişilik “Verhovensky”yi daha çok bir serseri olarak işleyerek belirginleştirir.

Hatta bu kadarla da yetinmez ve diğer devrimcileri de devrimsel hareketin amacım iyice silikleştirerek birer karikatürden ibaret hale getirir.

Dostoyevski Rusya’nın hayali düşmanlarına karşı beslediği tiksintiyi karanlık tonlarda kuşkusuz ehilce resmeder. Ona göre, Avrupa siyasi bir çılgınlığın pençesindedir ve devrimciler bir cehennem vodvilindeki aktörlerden farkızdırlar. Bu devrimcilere sıkı bir örnek de sunar: “Stavrogin.” “Erkek güzeli” Stavrogin onun için örnek bir iblistir, kafası allak bullak bir serseri mayındır. Mudak kötülüğün afyon etkisindedir. Davasmı önce heyecanla savunur sonra buna hayret verici bir dönüşüm geçirerek kayıtsızlaşır, tam da Dostoyevski’nin olmasını arzu ettiği bir omurgasızdır.

Ayrıca marjinal bir yaşam sürmektedir, ait olduğu güruh, çevre, serbest düşünce, ahlaksız ve Allahsızlığın kaynağıdır, dejenere, hinoğlu hin, anarşist, dinsiz imansız, zındıktır! Dostoyevski dozu gitgide artan sert yüklenişini, mevzu güruha yer yer liberal “dımlı” gevezelikler ettirerek törpüler.

Dostoyevski’nin “Pyotr Stepanoviç”ine gelince Avrupa’daki örgüt yönetiminden emirler aldığını söyleyerek kentte bir “beşli” grup kurmuştur.
Grubun üyeleri kendilerini gizlilik içinde yürütülen hücre sisteminin yüzlerce parçasından biri sanarken, aslında Stepanoviç’in ütopik düşüncesinin kukla uygulayıcılarından öte değildir.

Stepanoviç’in fikri geniş çaplı bir ihtilalle Rusya’daki yönetimi ele geçirmek, bunu yaparken de yok edecekleri tanrının yerine bir başka ikonu, Stravrogin’i getirmektir. Kentte yapacakları ise bu geniş çaplı ihtilalin yalnızca bir provasıdır. Suç derinleşmeye ve serpilmeye nasıl da teşnedir, Dostoyevski bu hissi duyumsatır da duyumsatır.

Yazının girişinde özede değindiğimiz Dr. Cesare Lombroso’ya göre siyasi suçlular büyük bir şey uğruna acı çekme ihtiyacı duyan histeri kurbanıdır ve bu da sık sık aşın özgecilikle birleşen aşırı bir benlikçilikle kendini gösterir, bunun yalnızca “ahlaki çılgınlığın bir türevi” olduğunu kanrdar.

Ancak Vincenzo Ruggiero’ya göre Cinler, insan siyasi şiddeti bireysel patoloji ya da doğuştan gelen uyumsuzluğa bağlayan bazı dağınık Lombroso’cu savlardan çok daha fazlasını içerir. Aslında “beşli” daha geniş bir toplumsal bağlamda konuşlanır ve çevresi siyasi karışıklıkla kuşatılır.

Romanda alt sınıftan her türlü birey mevcuttur ve Dostoyevski onlara duyduğu nefreti gizlemez. Ancak bu kimselerin yani huzursuz ve sabırsız “ayaktakımı”nın geçiş dönemlerinde ayaldanadurduğu savma da tam destek vererek yadsımaz.

Cinlerde “beşli”nin çöküşüne dair dramatik bir resim çiziktirir Dostoyevski. “Beşli”nin sonunu içlerinden biri getirir, dönek “Lamşin” karakteri Önce intihara kalkışır, beceremez sonra dizleri üstünde sürünerek, yerlerde yuvarlanarak, yalım yalım yalvararak polise gider, zavalhlaşır, küçülür, küçülür…

Dostoyevski romanında kendi siyasi ve felsefi görüşlerinde yaşadığı değişimi yansıtır; dine dönüşüne “alt tabaka”nın, ” ayaktakımı “nm ve onlara liderlik eden “liberaller”e duyduğu kinci reddiye eşlik eder.

CAMUS’NÜN DEVRİMCİLERİ: Edebiyat ve Suç’un ilk bölümünde incelenen ikinci yapıt ise Albert Camus’nün, Dostoyevski’nin Cia/er’inden uyarladığı yapıtı Doğrular. İlk kez 1959’da sergilenen oyun, Moskova’daki devrimci bir grubun tarafından örgüdenen, Çar’ın amcası Grandük Sergey’in öldürüldüğü bombalı suikastı anlatır.

Siyasal çatışmalar, terör, kişilik çatışmaları, çelişkilerin bütünüdür Doğrular. Ayrıca Camus’nün devrimcilerine de yalan plandır. Camus’nün devrimcileri, yasadışı şiddeti güvenle kullanır çünkü bu şiddet yalnızca yasama sürecinin denetimini elinde tutan gruplarca yasadışı nitelendirilir.

Fakat Camus, çatışma kuramına ince ayrıntılar ekler. Körlük, fanatizm tutkunu, mecnunu devrimcileri onaylamaz.

İnsan sıcaklığı taşımayan ve bireyleri özgürleştirmeye hizmet etmek yerine sonunda hapsedip sömüren fikirlere kuşkuyla yaklaşır.

Camus, tarihten ders alınmasını salık verir ve “Tarihsel kaçınılmazlık duygusunun esinlendirdiği devrimler, yenilenlerden ‘cezalandırma hakkı’nı miras alırlar, bunu dinsel bir kisveye vererek evrenin merkezine cezayı yerleştirir. İnsanları suçlu, tarihi masum konumuna koyan bir doktrin benimserler” der.

Ruggiero, Edebiyat ve Suc’un ikinci bölümünde Miguel de Cervantes’in Rinconete ve Cortadillo, John Gay’in 77ıe Beggar’s Opera (Dilenci Operası) ve Bertolt Brecht’in Üç Kuruşluk Opera adlı eserlerinin çözümlemeleri çerçevesinde “yoksunluk kökenli suç”a yaklaşımlarım inceliyor; Cervantes, Gay ve Brecht’in profesyonel suçla örgüdü suçu birbirine karıştırmadıkları yönündeki yorumunu karşdaştırmalı değerlendirmelerle ortaya koyuyor. Zira söz konusu üç yapıtta da düzenli suç örgütleriyle bağımsız suçlular.

 

Gamze Akdemir
İzdiham