Hece Dergisi 209. Sayıdan Mısraları Fatma Şengil Süzer Seçti
Matematikten hiç anlamıyorum –sizinkinden
Herkesin bir hesabı elbet bir fluluk
Grip olmasını istiyorsunuz milletin
Ooo elbet! Aşkla kurtulacağız virüslerinizden
Sizi bir gün affedeceğim
Ama bugün o gün değil
Hüseyin Atlansoy
(Hece, 209)
Uğultu denilen şey daha fenaymış gürültüden
Vakit yok şimdi cami kapılarını sedef kakmaya
Her gün bir serçe erkenden kalkıp seke seke
Uğultu gürültü demeden kara ibik
Getirip koyuyor söylediklerimi kapına
Bu iş bütün vaktimi alıyor.
Celâl Fedai
(Hece, 209)
Murdar ediyor ne koysak önüne, değdirir değdirmez elini
Bu bozgun bezirgânı kim, ilmihali onaran o kızlar nerde
Yanlış bir ormana yağıyordu kar, sudan bezmişti denizler
Ali Emre
(Hece, 209)
Şimdi makyaj mı tazeleyeceksin yoksa anılarını mı
kalbinde unutulmuş bir makas gibi durdukça dünya
ne yapsan doğru bildiğin yerden hep yanlış kesilecek
ucuz ve kullanışsız bir teselli edineceksin belki
belki bu filmi nereden hatırladığını kimseler bilmeyecek
doğuyla batı ve melekle şeytan arasında
hayatla ölüm ve cennetle cinnet arasında
ateşle su, toprakla hava ve umutla korku arasında
gidip gelirken yalnız gidip gelirken
Yaşamak bir incinmedir sen ölünce geçecek.
Mustafa Köneçoğlu
(Hece, 209)
Çekip bir kabusa bırakmışlar onu dünya diye
Bir anka geçiyormuş göz göze gelmiş korkuyla
Dişlerini geçirecek diye uzandığı uykuya.
Yahya Kurtkaya
(Hece, 209)
dağlar vardır ya da varlık olup
ellerinizi alır
ve siz o ellerle yepyeni uykular inşa edersiniz
devam edersiniz bir öğretmenin tarihine
ekmek niye utansın ki
Ertuğrul Rast
(Hece, 209)
seninle savaşlarımız buralarda başlıyor
vücut denilen kargaşa dil denilen soğukluk
bir şeyi başka bir şeye benzetmenin laneti
solmuş fotoğraflarımı verme bana
Ümit Güçlü
(Hece, 209)
sen yine de
yassı bir ağıtla
karanfilimi kanıtla
çünkü bu dünya aman.
Betül Aydın
(Hece, 209)
(AT)eşinden uz duran kim var
hani meleklerin teni ateş⁄tendir demiştin
de şimdi küllerini kim toplayacak senin
Burhan Özdin
(Hece, 209)
ellerimi sıkıyorum kalkıp nerelerden
gittikçe nasırım hiç söylenmez gün bittikçe
ilerliyoruz ağır, yürüyoruz aksak
korkuluklara ne kadar sağlam tutunursak
o kadar mı çok kayıyor altımızda deniz
bakmıyoruz, çoktan pes ederdik arkamıza baksak
Sümeyye Betül
(Hece, 209)
Ben olsam o feneri oraya dikmezdim
enlemle boylam çapraz tutulmuş tüfek
seyir defteri karelidir
dünyalı bir tasarımdır işte
Halil Ünal
(Hece, 209)
insan bazen kendine doğru bir sükûtu sevmeli
başını öne eğip, gönlümü kirletmedim demeli
Ömer Korkmaz
(Hece, 209)
Yaşadığımızı yazıyoruz sonunda
Sultan Ahmet’te, Şehzadebaşı’nda
Süleymaniye’de, Topkapı’da
Çektiğim fotoğraflara notlar düşüyorum
Damar damar beni bir aşkın sardığı
Şu anda
Ruhum, ey ruhum
Hangi alfabeyle konuşuyorsun.
Mehmet Gemci
(Hece, 209)
üstümde yeşil gociğim
elimde devrimsel değil, devinimsel bir kitap
diğer elim hep sakalımda
annen kusmak üzere
bilirim, yaşamak senin kusmamandır.
Ahmet Sezikli
(Hece, 209)
Niyet ettim Allah’ın izniyle fakir bir şair gibi ölmeye
Son durağı bulduğumuzda bulmuş oluyoruz ilkini de
Ömer Onaylı
(Hece, 209)
Yakıştırılamaz bir beyazlıksan, bir pembelik
Yakıştır tüm kirimi kelebeğim üstüne
Camelsoft paketine yaz bi şiir
İşte uçuşuyoruz tüfeklerin doğrulduğu gökte.
Durmuş Ali Palaz
(Hece, 209)
Şair Fatma Şengil Süzer’e çok teşekkür ederiz.
İZDİHAM