Dergah Dergisi 295. Sayıdan Seçtiğimiz Mısralar
ötesi hiçlik, çıplaklıktan ibaret
orda bütün ayakkaplar hüsrana dönük
küçücük bir esinti, sizi boşluğa itiverir
temyize gitmez çünkü hiçbir çöl davası
kurulamaz kurcalanmaz
geri alınmaz kum saati
oynaş tutulan renkli serapların
ansızın boyası çıkıverir
Bülent Sayak
(Dergâh, 295)
Hayat ustası zaman gözlerin ela mıdır?
Yoksa çağırdığın upuzun rüya mıdır?
Nurettin Durman
(Dergâh, 295)
benim babamdı o, yıllar öncesinin kamyon şoförü
sorsan burçak tarlasına giden kızlara, kimse tanımaz
kasketinde mektup taşırdı oysa ve hep tütün kokardı
limon kolonyasıyla aynı yaşta idik, o yaz, kimseler bilmez
yahya mı dedin, -bende- uçup gitmiş öpücüğün tende uyuması.
Gökhan Akçiçek
(Dergâh, 295)
Hep yenilmek nasıl da yaklaştırıyor seni bana
Kaldığımız yerden devam ediyoruz saat kaç
Bir başına düşmez bu olmazların elması
Duygu Küçüker
(Dergâh, 295)
Çürümüş bir düş gibi kaybolurken safirler
Hayli hüzünlü durur ve nedendir bilinmez
Çok fazla iç acıtır Afrikalı şairler
Okan Yıldız
(Dergâh, 295)
bilirim bu yıl kimleri kaybettik listesine
ad yazdırmanın dahili numarasını
yıkılma vaktini karşılayan
cinnetteki tahammül patlamasını
Rıfat Eroğlu
(Dergâh, 295)
ne çok büyümüşüz ne çok göğerdik resimde
ayna yüzümüzü kırdı müzik sesimizi
…….
üzdük
sırrını yitirmiş bir derviş gibi kendimizi
Bilal Can
(Dergâh, 295)
bir kaçamaktan başka nedir ki hayat
uçkun bir ruhun resmidir yansıyan
ömrümüzce alnımızda fırçasıdır ressamın
apansız bir rüyadan geriye kalan
Nevzat Akyar
(Dergâh, 295)
Fatma Şengil Süzer hazırladı
İZDİHAM