14 Mart 2016

Cenk Taner ile Röportaj Yaptık

ile izdiham

Bir güzel insan Cenk Taner. Arkadaşımız Mehmet Oymak, kendisiyle röportaj yaptı. 

 

Cenk Taner, Kadıköylü, kent ozanı. Her şarkısı bir yolculuk, her albümü bir serüven.  En acil zamanlarda, hep gürültüsünü sevdiğimiz adam.
 

-Öncelikle biraz düşünsel dünyanızla ilgili konuşmak istiyorum. Cenk Taner ne düşünür ? Zihni neyle beslenir ?

Cenk Taner ne düşünür dersen; dahil olduğumuz ve dahil olmadığımız her şey düşünce alanın içine giriyor. Yani yaşadığımız hayat, Güney Amerika’daki yerliler, Japonya’daki işçiler, Afrika’daki sporcular, Türkiye’deki gençler, yazılı metinler ve bunun gibi sayamayacağımız binlerce  konu önce besler sonra düşündürür. Ya da önce düşündürür sonra besler. Bütün bunları belli bir düşünce potasından geçirip, bir analize varmaktır önemli olan. Yani bir imbikten süzmek gerekli. Bütün iyi içkilerde olduğu gibi.

 

-Peki ne okur ?

Elime geçen her şeye göz atmışlığım vardır. Yerdeki gazete parçalarından eski ansiklopedilere, mizah dergilerinden çocuk kitaplarına, broşürlere kadar uzanan bir yelpaze. Ama senin kastettiğin sanırım edebi metinler. O açıdan bakarsak tabii ki  öncelikle Türk dilini kullanan şairler ve yazarlar olmak üzere, dünya edebiyatında da varlığımıza denk düşen, bizimle aynı frekansta buluşmuş olan (zaman önemli değil) tüm yazarlarla aynı özden olduğumuzu düşünüyorum. Hepsi bize çok değerli kapılar açmışlardır. Ne okuduğun kadar, nasıl da okuduğun çok önemlidir.

 

 

-Takipçisi olduğunuz yeni dönem yazarlar var mı?

Ben düzenli olarak kitapçıları tavaf eden bir adamım. Dolayısıyla yeni keşifler her zaman ilgi alanıma girer. İsim vermesem de bazen bir kitabı sırf adından ya da sadece kapağındın güzelliği nedeniyle alabilirim. Burada tamamen içgüdüsel davranıyorum ve çoğu zamanda iyi keşifler yapıyorum. Edebiyatta müzik gibi bir bayrak teslimidir. Ama alternatif ya da aykırı demeli, işler daha bir ilgimi çekiyor.

 

-Piyasada bulunması neredeyse imkansız, dinleyicileriniz tarafından kült sayılmış bir hayat fanzini, Andıran Otu. Neden ulaşamıyoruz ? En son tekrar baskı yapılacağı duyurulmuştu.

Andıran Otu kitabı, çıktığı zaman büyük ilgi gördü ve baskısı tükendi. Şimdi bir kült kitap mertebesine yükseldi ancak bunun bulunamamasıyla da ilgisi olabilir. Doğal olarak piyasa şartlarının dışında bir kitaptı ve çok kolay bir kitap değildi. Yeni baskı tamamen yayınevini ilgilendiren bir durum. Ancak başka bir yayınevinden bir iki aya yeni baskısı çıkacak, söyleyeyim.

 

 

-Sanat yaşamınızdaki öncelik tabii ki müzik, ancak edebi yanınızın ne denli güçlü olduğu yazdığınız sözlerden belli. Başka kitap çalışmanız var mı ?

Evet, deneme tarzı yazıların olduğu yeni kitap bitti. Önümüzdeki aylarda çıkmasını bekliyoruz. Şimdilik bu kadar söyleyeyim.

 

-Kesmeşeker’in doğduğu yıldan bu güne, Türk Rock’ını nasıl değerlendiriyorsunuz ?

Kesmeşeker doğalı yirmi üç yıl olmuş dile kolay. Türk rock müziğinde bir içerik sorunu vardı ve hala devam ediyor. Ama soundlar v.s açısından her şey yolunda. İçeriği çok başarılı gruplar da var. Çok seçeneğin olması zamanla bir seçeneksizlik hali alıyor ki yenilerin başında sallanan Demokles Kılıcı bu. Dile hâkim olmak gerek. Eskileri bilmek gerek. 

 

 

 

-Günümüzde, tüm sanat dallarında kalıcı eserler verilmiyor artık. Bunun sebebi sizce  nedir ?

Seçeneklerin çoğalması, hızlı tüketim, insanların zaman kavramının değişmesi ya da değiştirilmesi, değer kavramlarının aşınması gibi birçok sebep sayılabilir ilk elde. Ancak ‘kalıcılık’ zamana yatırılması gereken bir kavram. Neyin ne olacağı çok kestirilemez. Ama yine de Oscar Wilde’ın sözüne kulak vermek gerekir: ”Moda olan demode olur.”

Bohem sanatçılar çağı geride kaldı gibi gözüküyor. Herkes Van Gogh kadar ünlü olmak istiyor ama kimse Van Gogh’un çektiği acıları çekmek istemiyor. Her sanat dalında geçerli bu. Bedel ödemeden, kısa yoldan şöhret. Sistemin dayattığı çürümüşlük. Sponsorlar v.s.Evet, ama sanat ne? Kim bir şeye sanat diyebilir ya da diyemez? Bütün bu soruları sorduktan sonra sanatın değeri hakkında ahkam kesebiliriz. Yaldızları kazımak gerek.

 

-Son olarak, sanatçının toplumsal düzendeki sorumlulukları nelerdir ?

 Hayatın yaldızlarını kazımaktır. Samimiyetle ve gerektiğinde acı çekerek. Ve o yaldızların keyfini sürerek. Başkaca bir sorumluluğu yoktur.

 

 

 

Röportaj: Mehmet Oymak

İzdiham