Nihayet Dergisi Yeni Sayısında Güldürüyor
Nihayet Dergi bu ay “kim, neye, kiminle birlikte güler?” sorusuyla yola çıkıyor. Gülenin, güldürenin, gülünenin değişen yapısını kavramaya çalışırken, “Birlikte gülebilecek miyiz?” sorusunu sorarak bütün bu değişimlerin izini sürüyor.
Mizah anlayışı her devirde değişiyor; gülmenin ve kahkaha atmanın anlamı da. Bundan sadece yüz yıl önce gülmek pek çok toplumda ayıp sayılırken bugün insanlar karşılarına çıkan pek çok şeye gülüyor, hatta herkes gülebilsin diye medyada ve sosyal medyada içerikler üretiliyor, paylaşılıyor. Bütün bunlar olurken hayatımızın içine yerleşen acı olayları hatırlatıp, “bu kadar gülünecek ne var” diyenler de az değil. Sevinçlerin paylaşıldıkça çoğaldığı, üzüntülerin ise paylaşıldıkça azaldığı bir dünyada herkesi güldürmeye çalışmak kabul edilebilir olsa da kimin neye güldüğü mevzusu ayrı bir tartışma konusu olarak karşımıza çıkıyor.
Beşir Ayvazoğlu, mizahın bir parçası olan “Nükte”yi yazdı. Kemal Sayar, “Kahkaha Kimden Yana?”; Osman Bülent Manav, “Gülme, Gülümse”; Ömer Erdem, “Gülmek Kimindir?”; Atakan Yavuz, “Gülmek Şakaya Gelmez” ve Şaban Abak “Veliler Sofrası yahut Ördek Çorbası” yazılarını kaleme aldı. Hiciv geleneğini Abdullah Harmancı “Öykünün Hicvi” ve Şeyma Kaya “Kelle Koltukta Hiciv” yazılarında ele aldı. Hasan Aycın ile neşe ve hüzün arasında tutturmamız gereken denge konuşuldu: “Biz dünyaya cennetten geldik”.
Çevrelerindeki insanlara neşe katmayı kendilerine ödev bellemiş Hüseyin Çetin ve eşi kendi hayat hikâyelerini anlatıyorlar: “Kahkaha attırmayı ikram biliriz. Hilâl Barın, “Karikatür Tartışması Bağlamında İslamofobi” yazısında kutsala saygı konusunu ele alırken, değerli sosyal bilimciler dinimizle ilgili hakaretamiz içeriklere sahip mizah anlayışına nasıl tepki vermemiz gerektiği sorusunu cevapladılar: “Saldırgan mizaha sakin yaklaşımlar”. 1877 yılında, Rus orduları Balkanlar’ı işgal etmeye hazırlanırken, Osmanlı mebusları mizah sorunlarını tartışmaktadır. O halde konu gerçekten önemli olsa gerek. Çok canlı geçen ve iki oturum süren Meclis-i Mebusan’da mizah tartışması çeviri-yazı olarak yayımlandı.
BİRLİKTE GÜLEBİLECEK MİYİZ?
Mustafa Özel, “Para ve Roman” yazısını romanlardaki parayı yazdı. Beyza Karakaya, “Gülmekten Ölenlerin Tarihi’ni” yazarken; geçmişten bugüne mizah basınını ve dijital çağda nelere güldüğümüz irdeledi. Elif Darıcı, televizyon ve sinemada birlikte güldüklerimizi kaleme alırken, Hayriye Erçetin, “Gülme Terapisi Salgınını” yazdı. Sema Karabıyık, “İroni İcat Oldu Mizah Bozuldu!”; Münire Daniş, “Kahkaha sahibine bile yar değildir, oysa tebessüm herkese armağandır”; Emine Uçak Erdoğan, “Bir Demet Mizah”; Fatma Tunç Yaşar, “Osmanlı mizah basınında yenilik: Kel başa şimşir tarak” yazılarını kaleme aldı. Emel Özkan, “Kırk Yıllık Kâni”; Ayşe Kaya, “Nüktedan Şehirlerin Muzip Sokakları”, Sema Babuşçu, “Tanrım, İçimdeki Coşkuyu Alma!” ve Ayça Örer, “Gülmek Bir İnsanlık Halidir” yazılarıyla Nihayet sayfalarında yer aldı. Eşyanın Hikâyesi’nde Mustafa Çiftci “Münevver’in Silgisi” yazısını kaleme alırken; Kayınbabamdan Bana Kalan’da Emine Ergül “Daktilo Tuşları” ve Yusuf Civelek “Büyümek: Çocukluk ve Şehir” yazılarını kaleme aldı.
Nihayet Dergi, toplumsal, kültürel, nesiller arası farklılıkları bir kenara bırakıp nasıl birlikte gülebileceğimizi sorguladığı bu sayısında, mizahı, gülmeyi/güldürmeyi farklı yönleriyle sayfalarına taşıdı ve birlikte gülebilmek adına bir ilk adım atmaya çalıştı.
İZDİHAM