Özgür Ballı’nın Ben Seni Sonra Ararım Adlı Şiir Kitabı Çıktı
Özgür Ballı’nın ikinci şiir kitabı Ben Seni Sonra Ararım Ebabil Yayınları’ndan çıktı.
“Sonra biz dağ başlarında apansız kurşunlanan
Süresiz baş dönmesiyiz çok garip adamların.”
– Edip Cansever, Başım Dönüyor İkimizden
Bahar geldi, çiçekler açtı, rüzgâr lezzetli esiyor enfes kokuyor. Şaka yapıyorum. Baharın nereye geldiğiyle nasıl geldiği çok önemli. Bakın şair ne diyor: “Anı biriktirmeyi huy edinmiş diyorlar / desinler sen bak onlara sen bana bakma / bu bir yardım çağrısıdır sen bana / baharın gelişi kaçaydı bana / erkenden açan yalancı çiçekler dökülürüm / bakma.”
Özgür Ballı, Türkçe’nin tüm esnekliğini konuşma diliyle dizelere dökmüş bir şair. Önce ilk kitabı “İronika”‘yla şimdi de “Ben Seni Sonra Ararım”la dünyaya, kendi kurduğu dünyasından sesleniyor. Bu dünyada gördüğü tüm yamuklukların altını oyup okuyucuyu da sorumluluk sahibi ediyor. Alıyor karşısına okuyucuyu şair, bir bir anlatıyor gördüklerini. Gösterdiği ve işaret ettiği mevzuları hayatından içinden çıkartıp ayıklayabiliyor muyuz? Çoğu zaman hayır. Şiir burada devreye giriyor. İnsana, insan olmaklığının nasıl müthiş bir şey olduğu hatırlatıyor, bir kez daha ve bir kez daha.
.
“Aklımın Akımları” ve “İkinci Eski” adıyla iki bölüme ayrılıyor kitap, toplam yirmi sekiz şiir var. İlk bölümde de ikinci bölümde de hem şiirlerin isimlerinden hem de dizelerdeki Türkçeyi kullanma sınırını zorlamasından şairin bir kelime yontucusu olduğunu söylemek mümkün. Olmadık anlarda olmadık cambazlıklarla, kelimelere ikinci bir gözle bakmamızı sağlıyor. Tek.rar, B/ölümlü Şiir, Buradan Acınız gibi şiirler bilhassa şiir yolunun başındaki şairler ve okuyucular için kelimeye, anlama, dizeye ve kurguya farklı bir adresten yaklaşmayı sağlayacaktır. Bu yazıya Edip Cansever’in dizeleriyle epigraf seçtim zira Özgür Ballı adının bende Edip Cansever’i çağrıştıran bazı hususiyetleri var. Şiirlerinde insanın muhakkak olması, kelime ve harf eğip bükme, virgülden uzak ritmli dizeler ve güzel şiir isimleri. Cansever’in “Bu Gemi Ne Zamandır Burada” şiiri “Belki yarın gidecek / bir anı gelecek bir başka anının yerine / insan bazen ağlamaz mı bakıp bakıp kendine” dizeleriyle biter. Özgür Ballı’nın “Arial 12 Punto” adlı şiirinin sonu bana bu şiiri hatırlatmıştır. O da şöyle bitirir şiirini: “Başlarda soğuk ama insan alışıyor / insan alışıyor yokluğun her türüne / şimdi bu dizeden sonra hiçbir dize yazmasam.”
Günümüz hayatının tam içinden geçiyor Özgür Ballı şiiri. Ben Seni Sonra Ararım bu yüzden önemli bir kitap. 2010 sonrası için çok önemli bir kitap. Malum; plaza insanları, Türkçenin içine İngilizce’nin karıştırılması (yedirilmesi) ve elbette sadece işte kalmayıp eve de taşınan toplantılar. İşte Toplantı Tutanakları şiirinden bir kıta:
“Bu adamın bu toplantıda ne işi var allahım
Yarısı ingilizce olan saçma sapan diyaloglarda
Kalabalık olmak için tek kişi yetiyordu
– “You are the man” adamım –
Bana mı dediniz bayım, bayım deyince atay
Aklımdan geçenleri şimdi suratınıza çat diye
Müdürüm şakasına gülününce kendini iyi hissediyordu
– You are a shining star -“
Aslında bu şiir yeniden okunmalı, birileri tarafından söylenmeli ve muhakkak üzerine bir şeyler yazılmalı. Evet, hedef gösteriyorum. Çünkü sinematografik boyutları olan -oh my god- bir şiir. Okuyanına o dili aşılıyor ve derdi çözümlemek kolay oluyor. Keşan’a giden bir Rizelinin aniden Trakya aksanına geçmesi gibi. Film gibi: “Düşünsenize Yozgat diye bir yer var / orada yaşayan insanlar orada bir kitapçı / o kitapçıda sevdiği şairin kitaplarına bakan kız.”
İkinci yeni şairleriyle ve şiirleriyle polemiğe giren bir şair Özgür Ballı. Cemal Süreya da nasibini alıyor bundan. Mesela Süreya’nın “Üvercinka” şiirinden sonra “Nerede Kalmıştık” şiirine bir bakalım:
“- Güvercin kadından üvercinka aklın güzelliğine gel
Gel burası ikinci yeni boyu geçmiyor gel
Şiir sokakta şimdi, önünde duruyorlar, kötü davranıyorlar
Makyajlı, yüksek topuklu, mini etekli gel,
Gel bacakları kalın, kalçası geniş, memesi diri gel
Islık çalıp sokak geziyordum ağlıyordu gel
Gel bir konuş nesi varmış sen anlarsın gel -“
Müziği seven bir şairle karşı karşıyayız. Evgeny Grinko’nun Valse’i eşliğinde buyurun: “Gelirsen anahtar notaların altında / gelmezsen sen bilir / si.”
Peki bunca deli ve dolu şiirler arasında bir babanın ölümü üzerine ne söyler şair diye sorarsanız, ben de size şu dizeleri sunarım:
“Yemedi yedirdi, giymedi giydirdi
Ölmemesi gerekirdi filmin orta yerinde
Babalar ölünce çiçek olur, pembeli
İnsanlar doğar büyür gerisini biliyorsunuz
Kaynar suyla yıkamıştık babamı sıcak kanlıydı
Neden böyle oldu sorusuna cevaplar arıyorum
Yüz senedir yaşayıp ölmeyen kötü adamlar var.”
Kitabın en sevdiğim şiiri Like. Bu şiir sona saklanmış. Kitabı kapatırken akılda kalması, bilhassa son dönemde yaşadığımız ve maruz kaldığımız hadiseler hakkında konuşması, en önemlisi de bir siyaset programı gibi değil de halkın konuştuğu bir meclis gibi olması buna sebep diye düşünüyorum. Buyurun dizelere:
“Çünkü twitter’dan da yazdım hepinize lanet olsun
Çünkü twitter buna yarar, facebook’a feys deriz
Biz moderniz böyle siyah bantlar, kapak resimlerimiz
Teröre dur deriz, Atatürk’ü çok severiz, en birinci çıkarız
Siz deneyin yüzde yüz çalışıyor, çünkü gülmek
Bir halk gülüyorsa değil yüzde yüz garantiliyse gülmektir.
Çünkü ben müslümanım diyen bir milyon kişi bulabilirim
Ama gıkı çıkmayan, çocuklar öldürülürken gazze’de
Sokağa çıkmayan bir milyon, diz üstünde pek rahat.”
Ben Seni Sonra Ararım’da bir adet düzyazı şiir, bir adet dergiden geri çekilmiş şiir örneği de bulabilirsiniz. Sürprizli bir kitap… Bu yazının başlığı kitabın en sevdiğim dizesidir. O bölüm şöyleydi: “Gençtik, canımız deli acıyordu / bir türkü tutturmuştuk hevesli içten / parkalı, anonim, haki yeşil.”
Artık okuyucunun güzel kitapları, güzel şiirleri, güzel şairleri görebilmesini ümit ediyorum.
Yağız Gönüler
İZDİHAM