11 Ekim 2016

Proje Okul Meselesi

ile izdiham

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin milli eğitimde en kötü dönemleri yaşanmaya devam ediyor Allah’a şükür.

Haberiniz var mı bilmiyoruz ama anlatalım azıcık.

Her şey aslında Milli Eğitimi nasıl düzeltiriz diyenler yüzünden çıktı. Bu mevzu önce 28 Şubat döneminde başladı.

Hikmet Uluğbay imam-hatiplerin önünü kesmek için taklalar atardı. Attı da zaten. Yüz binlerce gencimizi mahvettiler. Kimisi okulu bıraktı, kimi yurtdışında okumak zorunda kaldı. Kazanan ise Kemal Atatürk’ün aziz destekçileri olmuştu. Millet yine kaybetmeye mahkumdu. Çünkü millet kaybetmeye mahkum canlılar grubudur. Her şeyi bilen ama hiçbir şeyden anlamayanların elinde delirip gidiyorduk.

Her şeyi bilen ama hiçbir şeyden anlamayanlar elinde delirip gitmeye devam ettik sonra. Hüseyin Çelik gibi muhteşem ötesi bir bakan gelince torpil, adam kayırma gibi sıradan şeyler daha da sıradanlaştı. Milli Eğitimde torpil ve adam kayırmacılıkla İslamiyet’i yaymak diye güzel bir icat çıkardılar.

Ardından Nimet Çubukçu, ardından Ömer Dinçer de İslamiyet’i torpille ve adam kayırma yöntemiyle yaydıkları için herkes mutluydu. Bütün Fetöcüler en iyi makamlara getiriliyor, çalınan soruları İslamiyeti yayma aracı olarak görüyorlardı. Uzun süre kimsenin sesi bu konulara çıkmadı.

Hatta bu çalınan sorular ile ilgili bas bas bağıranlar Ergenekoncu, vatan haini ilan ediliyor; biraz daha seslerini yükselttiklerinde cehenneme gönderiliyorlardı. Her şeyi bilen ama hiçbir şeyden anlamayanlar yüzünden.

İsmet Yılmaz’ın Milli Eğitim Bakanı olmasıyla her şey daha da kötüye gitmeye başladı hamdolsun. Çünkü Sayın Bakan’ın da derdi milli eğitime neşter  vurmaktı. Neşter vurdukça kan aktığını görmeyenlere anlatacak tek sözünüz olamaz.

Proje okul diye bir mevzuat çıkardılar. Buna göre aynı okulda 8 yıl görev yapanlar başka okullara gönderilecek; o okula atanan müdür ise kendi kadrosunu kurabilecekti. Görüntü harika.

Peki sizce her şey böyle olur mu Türkiye’de? Elbette hayır. Müdür atamaları yapılırken kaide şu olacak tabi ki. Partiden bir referans var mı? Biliyorsunuz referans, refere etmek kökünden gelir ki refere eden ehildir, güvenilirdir, emin sıfatını taşır. Oysa burada işini iyi yapandan ziyade referansı en iyi ve en yüksekte bulunanlar kazanacaktır. Maalesef böyledir. Hem de çok maalesef.

Okullar eylül ayında açıldı. Ekim ayının ortasında öğretmenlerin atamasını en uzak ilçelere yapmak eğitime neşter vurmak olarak algılayan bu insanlar neyi amaçlıyor, neden böyle yapıyor bilen yok. Olanlarsa susmak zorundalar. Çünkü olağanüstü hal ülkesiyiz. Okulları proje okul yapıp beddua almasalar rahat etmeyeceklerdi. Çünkü gözlerini bürüyen şey bu milletin gözünden kaçmayacak. Belki bugün, belki yarın. O okullara atanan öğretmenler biliyorsunuz uzaydan geldi ve müthiş bir eğitim sunacaklar. Bir eğitim alan onlardan bir daha eğitim almak isteyecek. 8 yılını dolduranlar ise nereye giderse gitsinler önemli değil. Zaten onlarda umut hiç olmamıştı.

Birçok öğretmen evini tutmuş, yıllık planını yapmış, çocuğunu evinin yakınındaki okula kaydetmişken ekim ayında onları sürgüne yollayarak eğitimi düzelten Milli Eğitim Bakanlığı, İslamiyet’i yaymaya devam etsin.

Öyle şeyler duyuyoruz ki hayretler içindeyiz. Özürlü çocuğunu çalıştığı okula yakın bir yerde kaydettiren öğretmenin tayini ansızın 50 km öteye çıkarılıyor. Üstelik İstanbul gibi ulaşımın huzur içinde gerçekleştiği bir yerde. Bu sadece küçük bir örnek.

Öğretmenleri temsil eden sendikaların dertleri ileride mebus olmak olduğu için bu tür gereksiz konulara elbette zaman ayıramıyorlar. Esas olan her zaman koltuktur.

Allah size akıl, izan, insaf versin.

Bayım! O neşteri elinizden usulca bırakır mısınız? Biz kendimizi yaralarız.

 

 

 

Canınızı sıktıysak özür dileriz.

İZDİHAM