3 Aralık 2016

Berat Karataş, Bu Hafta Gösterime Giren Filmler

ile izdiham

Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?

Harry Potter serisinin “fan”ları geçen haftadan beri salonlarını dolduruyor. Özlemlerini gidermek için gişelerde kuyruk oluşturan izleyiciler, salondan çıktıklarında sinir-üzüntü karışımı bir duygu hissettiler. Girizgâhımdan filmin çok kötü olduğu anlaşılmasın, sadece tatmin edici seviyede değildi diyebiliriz. Veya seyircilerin ağzına bir parmak bal çalındı. “Bu şimdilik size yeter, özleminizi biraz giderdiniz, sonraki filmlere mutlaka gelin.”(!)

Ben de çok tutkulu bir Harry Potter seyircisi sayılmasam da bu filmi duyunca heyecanlandım ve izledim. Film, Potter serisinin yazarı J. K. Rowling’in “Newt Scamander” ismiyle yazdığı Fantastic Beasts and Where to Find Them kitabından uyarlama. Harry Potter’ın sihirli evreninde bulunan veya bulunmuş ‘fantastik canavarların’ isimleri ve özellikleri bulunuyor kitabın içinde. Filmde de Newt Scamender’in hikâyesini izliyoruz. 1920’lerde, bu sefer İngiltere’de değil New York’da. Dünyanın her yerini gezip bu canavarları keşfeden, hasta olanları iyileştirmeye çalışan ve tehlikede olanları kurtaran bir büyücü Scamender. New York’a da bir canavarı doğal yaşam ortamına bırakma amacıyla gelen Scamender, küçük çantasından birkaç yaratığın kaçmasıyla şehirde onları aramaya koyulur. Bu sırada farklı gariplikler de baş gösterir.

Filmin bir “beşleme”nin ilk filmi olduğu söyleniyor. O yüzden bu film bir giriş niteliğinde. Bu nedenlerle Harry Potter hayranlarının beklentilerini karşılayamadı.

Filmin başrolünde The Theory of Everything filmindeki performansı ile genç yaşında Oscar’ı, Altın Küre’yi ve BAFTA’yı kazanan Eddie Redmayne oynuyor. Ben karaktere ısınamadım. Performansı etkilemedi. Ürkek ve çekingen tavrı belki senarist Rowling’in istediği bir şeydi ama bana birçok yerde Stephen Hawking rolünü hatırlattı. Colin Farrel de filme yabancı gibiydi sanki. Fakat Katherine Waterston ve Dan Fogler’i beğendim. Karakterlere uyumlu oyunculukları tatmin ediciydi.

Filmin yönetmenliğini, son dört Harry Potter filmini yöneten David Yates yapıyor.

Bir nebze de olsa özlemlerini gidermek isteyen izleyicilerin, sıkılmadan izleyecekleri bir film Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar. Sürükleyici, fantastik dünyası ile size güzel, eğlenceli bir 133 dakika sunacak.

Çakallarla Dans 4

Bu haftanın belki de en çok beklenen filmiydi Çakallarla Dans. Serinin dördüncü filminin yönetmenliğini diğer filmlerde olduğu gibi yine Murat Şeker yapıyor. Senaryoyu ise Ali Tanrıverdi ile birlikte kaleme almış.

Dört karakter hayat şartlarından ötürü artık aynı evde, beraber yaşamaktadırlar. Bu durum da haliyle birçok sıkıntıyı beraberinde getirmektedir. Günün birinde, berber Hüseyin vefat eden bir akrabasından kalan define haritasını bu dört kafadara getirir. Bu işaret ile birlikte hikâye başlar. Para peşinde oradan oraya sürüklenen ekip, sonunda muradına erer fakat farklı sıkıntılar baş göstermeye başlar. Hikâye yine adam kaçırma, fidye, erotizm gibi duraklara uğrar.

Filmin başrollerinde, diğer filmlerde olduğu gibi, Şevket Çoruh, İlker Ayrık, Murat Akkoyunlu, Timur Acar ve Didem Balçın var. Bu isimlere; Hakan Bilgin, Derya Şensoy, Hande Katipoğlu ve Tim Seyfi eşlik ediyor.

Çakallarla Dans serisinin ilginç bir özelliği var. Üçüncü filme kadar, çekilen her filmde gişe başarısı ikiye katlandı. Normalde devam filmleri daha az seyirci çekerken Çakallarla Dans her filmde izleyici sayısını artırdı. Üçüncü film 15 hafta vizyonda kalıp 1.666.330 gibi bir izleyici rakamına ulaştı. Bu hafta vizyona giren serinin son filmi (şu an için) birinci hafta sonunda 620.000 seyirci tarafından izlendi. Önümüzdeki haftalarda başarısını devam ettirecek mi, göreceğiz.

Lanetli Ev

Geçtiğimiz Cuma gösterime giren The House on Pine Street bu haftanı korku filmlerinden. Film merkezine 7 aylık hamile olan Jennifer karakterini alıyor. Yaşadığı psikolojik bunalımın ardından, bebek doğana kadar, kocasıyla birlikte, çocukluğunun geçtiği Kansas’a taşınırlar. Kansas, Jennifer’ın hiç sevmediği annesinin yaşadığı yerdir, bu nedenle kötü çocukluk anıları da canlanır. Bir an önce eski evine, Chicago’ya dönmek ister. Fakat kısa süreliğine taşındıkları evde, beklenmedik “paranormal” olaylar cereyan etmektedir. Sadece Jennifer’ın yaşadığı şeyler, annesine ve kocasına inandırıcı gelmeyecektir. Onun zihninde uydurduğu şeyler olduğunu düşünmektedirler. Ama hadiseler anne ve kocanın beklemediği şekilde gelişecektir.

Filmin yönetmenliğini ve senaristliğini, Aaron&Austin Keeling kardeşler yapıyor. Bu isimler daha önce yine bir korku-gerilim tarzı olan I.Q. isimli filmin yönetmen koltuğunda oturmuşlardı. Başroller ise Emily Goss, Taylor Bottles, Cathy Barnett ve Jim Korinke.

Korku filmi izlemeyi pek sevmem. Fakat bu film beni ne gerdi, ne korkuttu. Sadece bir anda dönen kamera hareketleri ve müzikler ile ürkme hissi oluştu. Ayrıca özgün bir hikâye çıkarılmaya çalışılmış ama filmin sonu güzel bağlanamamış. Üst açılar ile izleyiciyi germek amaçlanmış.

Kanımca, gişede ilk hafta sonunda 7.000 gibi bir rakama ulaşan yapım, başarısını çok da yukarı çekemeyecek.

jahti2

Haftanın Önerisi

Jagten – 2013 (Yön: Thomas Vinterberg)

Bu haftanın önerisi Danimarka sinemasından gelsin. Soğuk, gergin bir yapım. Filmin sonunda izleyici olarak kasıldığınızı fark edeceksiniz, uzun süre etkisinden çıkamayacaksınız.

Bu sözlerimden filmin korku-gerilim türünde olduğu anlaşılmasın. Dram özellikleri barındıran film, hikâyesi ve kurgusu ile izleyiciyi gergin bir hale sokuyor.

Eşinden yeni ayrılmış olan, Lucas bir kreşte öğretmenlik yapmaktadır. Yeni bir sevgili bulmuş ve her şey yolunda giderken, beklenmedik bir olay gerçekleşir. Lucas’a atılan bir iftira hayatını tersine çevirir. Girdiği onur savaşı ile kendini ve yanına yeni yerleşen oğlunu bu alçakça durumdan kurtarmaya çalışır.

Dogma 95 akımının kurucularından olan Vinterberg filmde kurduğu atmosfer ve hikâye ile uzun yıllar akıldan çıkmayacak bir yapıma imza atmış. Film asıl gücünü şuradan alıyor bence; filmin başından sonuna kadar ana karakterin suçlu olmadığını ve ona iftira atan kişiyi biliyoruz. Ama elimizden hiçbir şey gelmiyor izleyici olarak. Aslında başkarakter Lucas’ın da yaşadığı durum aynı. Tüm kasaba halkı ona yüklenirken kendini temize çıkaramıyor. Aslında kasabadakiler de Lucas’ın böyle bir şey yapmasına ihtimal vermeseler de kalabalığın etkisi bir güç olarak başrolün tepesine iniyor.

Mads Mikkelsen’in muazzam performansı filme ayrıca bağlanmanızı sağlayacak. Alexandra Rapaport, Thomas Bo Larsen, Susse Wold, Lars Ranthe, Anne Louise Hassing de filmin diğer oyuncuları.

Soğuk atmosferi, Noel ışıkları ve müthiş sonu ile mutlaka görülmesi gereken bir yapım Jagten.

Berat Karataş

İZDİHAM