Burak Salih Selçuk, Beni Kendinde Ara
Tüm kalabalıklar içinde yalnızlık nasıldır. Acı, ağır, kötü, katı.
Anlaşılmamak.
Anlatamamak.
Duyuramamak.
Gece olanca seyrinde gündüze doğru yol alırken bir nebze olsun anlaşılabildiğimi düşünüyorum. Dışarıda kar yağıyor. Sis.
Gecenin bu vaktinde alt yoldan bir adam geçiyor. Bembeyaz kar örtüsünün üstüne hunharca basıp ilerliyor. Derin çukurlar açıyor yerde. 44 numara ayakkabılarının izi, bölük bölük ayrılmış taban izi. Sarhoşa benzemiyor. İzleri dümdüz sırayla takip edip devam ediyor. Kar yağmaya devam ediyor.
Yarına kartopu oynayalım diyorum kendi kendime, kendim atar kendimi vururum. Sonra tekrar balkona çıkıyorum. Bu sefer bi sigara yakıyorum, bi ses geliyor alttan. Neden beni anlamıyorsunuz ? Neden bunca yalnızlık bu kalabalıkta? Bende öyle düşünüyorum, kafa kafaya versek bir çözüm buluruz.
-Arkadaş, arkadaş hey! Ben buradayım biraz konuşalım mı?
Nafile duymuyor beni yolun az yukarısındaki dönemeçten kayboluyor. Artık sabah olmak üzere ufukta bi beyazlık var, gök görünmüyor ama hissediyorum beyazlığı.
Öğlene kadar uyuyorum, kalktığımda kar hala yağıyordu. Hemen üstümü giyip aşağıya koştum, kar pamuk gibi yumuşacık ve kırılgan. Dünkü adamın izleri silinmemiş ve hiç başka iz yok. Aman Allah’ım bu izler tam ayakkabıma göre. Eğilip bakıyorum evet tıpkı benim ayak izlerim, 44 numara. Hayretler içinde izleri takip ediyorum, az yukarıdaki dönemecin orada izler son buluyor ve karın üstünde bir not: “Beni kendinde ara.”
Burak Salih Selçuk
İZDİHAM