Andreas Mussenbrock, Felsefeyle Terapi
ARKA KAPAK:
Bir yaşama sanatı olarak felsefe: Büyük düşünürlerin fikirlerini ve düşüncelerini gündelik hayatımızdaki sorunlara nasıl uygulayabiliriz? Bu kitabın cevabını aradığı temel soru bu. Bunu da hayatlarının anlamlarını ve yönelimlerini bulmaya çalışan, hem kaderleriyle hem de çevresindeki insanlarla boğuşan, sürekli yalnızlık, tatminsizlik, boşluk duygusu ya da dizginlenemez bir öfke hisseden ve gelecekten korkan dört kişinin hikâyeleri üzeriden yapmayı deniyor. Parmenides’ten Levinas’a, felsefe tarihinin en önemli filozoflarının öğretilerinden yola çıkarak hazırlanan Felsefeyle Terapi, felsefeyi bu insanların hayatlarına uyguluyor. Bunun yanında filozofların kısa hayat hikâyeleri, öğretilerinin temel noktaları ve bunları gündelik hayatımıza nasıl uygulayabileceğimiz, bu sayede nasıl daha mutlu bir yaşam sürebileceğimiz sorularının cevapları da son derece berrak bir şekilde anlatılıyor.
Felsefeyle Terapi, ilham verici bir kişisel gelişim kitabı; en az iki kere okunacak bir yaşam klavuzu…
Bir telefon konuşması sırasında Esin önermişti bu kitabı bana. Ben de internetten araştırmış, ilginç bulmuştum fakat elimdeki kitapları bitirmeden almamaya karar vermiştim. Bir başka telefon konuşması sırasında Esin “O kitabı oku, beğendiğin kişilerin bütün kitaplarını oku mesela” falan dedi. Amacımız kafamı biraz olsun çalıştırmaktı herhalde. Neyse sonra bazı olaylar nedeniyle bari doktorumun sözünü dinleyeyim, belki bana bir hayrı dokunur diye düşünerek aldım kitabı ve okudum.
Arka kapak yazısına ekleyecek çok fazla şeyim olduğunu sanmıyorum, orada kısaca açıklamışlar kitabın olayını. Dört ayrı insan var çeşitli sorunları olan, önce onların yaşamına kısa bir bakış atıyoruz. Sonra da onların sorunlarına çözüm getirebileceği düşünülen filozofların… Dediğim gibi, filozofun yaşamının çok kısa bir özeti, öğretisi, tanı ve terapi gibi bölümler altında ilerliyor kitap. Kişilerin sorunlarına Parmenides, Platon, Aristo, Nietzche, Camu ve başka filozoflar öğretilerinden yola çıkarak çözüm getirmeye çalışıyor.
Kitapta bahsedilen “şöyle bir sorununuz varsa şöyle bir filozofu okuyun ve her şey çözülsün” asla değil. Kitapta da belirtildiği gibi, yapılan sadece kişiyi filozoflarla ve onların öğretileriyle tanıştırmak, minik bir örnek sunmak bu öğretileri kişinin yaşamına nasıl uygulayacağına dair. O yüzden bana çok saçma sapan gelmedi.
Hiçbir zaman bir düşünceyi takip etme yanlısı olmadım. Daha çok bir düşünceyi evirip çevirme, eleştirme, yerin dibine sokup çıkarma ve sonrasında mantığıma yatan kısımlarını kabul etme taraftarı olmuşumdur ve her zaman kendi düşüncelerimi oluşturmaya gayret ederim. Bu kitabı daha çok filozofları tanıma açısından yararlı buldum.
Parmenides’ten gerçekten hoşlandım mesela. Parmenides’ten elimize kala kala bölük pörçük bir şiir kalmış, şiirin tamamını bulamadım. Bulsam da iyi bir şekilde yorumlayabilir miydim emin değilim. Dahası Parmenides üzerine yazılmış pek kitap da bulamadım, bir tane Platon’un var herhalde. Neyse yine de elimdeki kitaptan okuduğum kadarıyla Parmenides bir akıl yürütme süreci sonunda “düşünmek var olmaktır” sonucuna varmış ve bu çok hoş. Ama burada bahsedilen Descartes’taki gibi “Düşünüyorum, öyleyse varım” değil. Çünkü “düşünüyorum, öyleyse varım” düşünmeyi var olmanın öncesine koyan bir söylem, her anlamda. “Düşünmek var olmaktır” ise, düşünüşle var oluşu eşitleyen bir söylem, zamansal olarak da.
Onun dışında Aristo’yu ilginç buldum. Fakat onu neden ilginç bulduğumu hatırlamıyorum, zihnimde sadece onu ilginç bulduğum düşüncesi kalmış. Kant’ı biraz da Ayn Rand dolayısıyla okumak istiyoruz Mert’le. Nietzche’yi her zaman okumak istemişimdir, sonunda kafayı yemiş olması bu isteğimde önemli bir etmen. Bunların dışında Heraklitos ve Camu de ilginç tabii. Bir de Leibniz var sanırım ilgimi çeken. Felsefe başlı başına enteresan bir serüven olabilir aslında.
Ben de bu işe Aristo ile başlamaya karar verdim. Yakında sahaf avına çıkıp bulduğum Aristo kitaplarını alacağım. Bakın, felsefe konusunda inanılmaz bilgisizim. Eğer bana bu filozoflar konusunda öneride bulunacak olursanız (önce şunun şu kitabını oku gibi) gerçekten minnettar olurum. Onun dışında varlık felsefesiyle ilgilenmenin kaçınılmaz olacağını düşünüyorum bir yandan, o konuda da her türlü öneriye açığım.
Bilgisizliğimin büyüklüğü derecesinde büyük bir serüven olacak demek ki bu, böyle düşünmek keyfimi yerine getirdi.
Bu yazıda her şeyi birleştirdim, son olarak alıntıları ekleyip yazıyı sonlandırıyorum:
- Ancak kendisiyle yarışa girenler, kendilerine yaklaşabilirler ve bu da onlara kendileriyle barışma imkânı verir. (sf.12)
- Bu, bir şeyin diğer bir şeyde aynı anda mevcut olma durumu, varlığın vücuda getirilmesi, şimdileştirilmesidir. Bunu algılamak, hakikatin bütünlüğü içine atılan iyileştirici adımın ta kendisidir. Böylece hakikat gerçek olan, kalıcı olan olarak kendini gösterir. Düşünmek şimdi artık düşünmektir, bizi korur, hiçliğin içine düşmemizi engeller. Bütün hayatın, her zaman, varlığın hakiki ve koruyucu bütünlüğü tarafından taşındığını idrak etmemizi sağlar. (sf.30)
- Kendini araştırmak, varlığın oluşturduğu kapalı bir bütün olan düşünce sistemini deşmek anlamında, gerçek bir çatışmadır. Bu çatışan düşünme süreci, düşüneni, hayatın bütün çeşitliliğine açık hale getiren bir dinamiğin içine sokar. Bu şekilde kazanılan açık olma hali, hayatın yakıcı sorunlarına sürekli yeni ve şaşırtıcı yanlar bulmak için en önemli koşuldur. (sf.36)
- Yük olan şeyler söylenmelidir; sadece yükten kurtulmak için değil, filozofun iyileştirici sözlerini alımlayacak bir zemin oluşturabilmek için. Kendini başka birine açmak, kendine ve dünyaya olan güvensizliğin yarattığı tutsaklıktan özgürlüğe atılan ilk adımdır. (sf.73)
- Dikkat, aynı zamanda kişinin kendisine özenli davranması demektir, bu daha sonra kendi hayatının öngörülebilirliğine ve güvenilirliğine dönüşür; artık o hayat, şeylerin doğal ve sorunlu düzenine acıyla başını çarpmak zorunda kalmaz.Dikkat, dünyanın yapısına bakmak, onu görmektir. Sadece bu görüş temelinde çarpma tehlikesinden uzak bir hayat sürdürülebilir. (sf.142)
- Kendisi dinamite dönüşenin içinde, patlama korkusu olmaz. Eski değerlerin çöküşü, yeni bir yaşama başlama şeklinde kendini gösterir. (sf.191)
- Hayatın son ciddiyetini ancak kendi yaşamının sonluluğunu ve bir kereliğini idrak edince kavrar insan. (sf.206)
- Absürde karşı duruşuyla insan kenini bulur ve bunun sonucunda özgürlüğüne kavuşur. (sf.216)
Cessie, Sibiryaköylüsü
İZDİHAM