12 Temmuz 2017

Andre Gide, Kalpazanlar

ile izdiham

Bernard erkenden geldi o sabah. Olivier daha uyuyordu. Bernard, önceki günlerde de yaptığı gibi, elinde bir kitapla dostunun başucuna yerleşti, bu da Edouard’ın nöbete ara vermesini, sonra sözünü yerine getirmek için, Passavant’ın evine gitmesini sağladı. Bu erken saatte, evde bulunacağı kesindi.

Güneş parlıyordu; sert bir hava, ağaçları son yapraklarından da temizliyordu; her şey duru, gök rengi görünüyordu. Edouard üç gündür dışarı çıkmamıştı. Uçsuz bucaksız bir sevinçle genişliyordu yüreği; hatta bütün varlığı, açılmış ve boşalmış bir zarf gibi, bölüntüsüz bir deniz, tanrısal bir iyilik okyanusu üzerinde dalgalanıyormuş gibi geliyordu ona. Aşk ve güzellik, varlığımızın çevrelerini böyle sınırsızlaştırır.

Edouard, Olivier’nin öteberilerini getirmek için bir otomobil gerektiğini biliyordu; ama taksi çağırmakta acele etmiyordu; yürümekten zevk almaktaydı. Doğa karşısında duyduğu iyilik durumu, Passavant’ın karşısına çıkmasını daha bir güçleştiriyordu. Ondan tiksinmesi gerektiğini düşünüyordu; bütün kızgınlıklarını aklından geçiriyordu bir bir, ama batmalarını duymuyordu artık. Daha dün nefret ettiği bu rakibi şimdi geride bırakmıştı, daha uzun zaman ondan nefret edemeyecek kadar geride bırakmıştı. Hiç değilse, bu sabah nefret edemezdi ondan.

Öte yandan mutluluğunu belli edebilecek bu değişmeyi sezdirmemesi gerektiğini düşündüğü için, silahsız görünmektense, görüşmemeyi yeğ tutardı. Gerçekten de, ne diye kendisi, o, Edouard gidiyordu sanki? Babylone Sokağı’na gidecek, Olivier’nin öteberilerini isteyecekti, ne sıfatla? Düşüncesizce kabul edilmiş bir iş, diyordu yürürken. Olivier’nin kendi evini seçtiğini belli edecekti bu iş, bu da tam saklamak istediği şeydi işte… Gerilemek için çok geçti: Olivier söz almıştı. Hiç değilse, Passavant’a karşı çok soğuk, çok sağlam davranmak gerekirdi. Bir taksi geçiyordu, seslendi.

Andre Gide

İZDİHAM