Ergin Günçe, 1948 Yazına Güzelleme
Varolmak için mi yaşıyorduk yoksa başka bir amacımız mı vardı?
Sordum bunu kim bilir daha kaç yaz deliliğime
Babam atıldı öğretmenlikten
Annem de çok uzun hastalandı
Gül berberi Salih Divanyolu’nda ustamdı
Yeşil Hoca tek başına bir tarikattı ve oraya gelirdi fal baktırmaya
Ramazan yaza rastladı
Pideli Sebilli ve Salihalı tenha bir İstanbul’da
Evimizi bozuk paralarla döndürdüm
Çünkü Babam kamyonla şarap satmayı başaramadı.
Ablam Dedemleri Edirne’den getirdi
Taftadan sarı bir elbisesi ve kurdelası vardı
İlk kez tutuklandım Kapalıçarşı’da
Kaçak don lastiği satarken ve bileğim sicimle bağlandı
Dokuzundaydım artık ve polise amca dememeye başladım
Alemdar karakolunda sabahladık
Piçler, hırsızlar ve biz ev geçindirenler
Ben dayak yemedim ama çişim sık geldi
Çok uykum geldiği için üzülemedim
Dördüncü sınıfı Cankurtaran’da okudum
Attila elleri üstünde yürürdü ve bir gün öldü
Menenjit olduğunu Başöğretmen bize anlattı
Kardeşim törende güldü ve utandım hâlimizden
Şişman Adalet Hanımın sınıfındaydım
Gülçin’i ve Tülay’ı anımsarım
Gün Gazetesi ve Marko Paşa, Tramvayda sattım
Bir akşamüstü az daha kolumu kesiyordu
Sabahlan 50 simitten 50 kuruş kazanıyordum
Cam para karşılığı köfte yapıyorduk
Bir konak yandı
Bunların hiçbirine üzülmem bile
Ablamlar Edirne’den döndüler
Babam yeniden öğretmenliğe alındı
Amasya’ya gittik iki denk, dört tahta bavul
Haydarpaşa’dan üç gün
1948 yazını hep anarım
Herhalde başka bir amacımız vardı
Yoksa ben niçin o kadar yoksul olayım
Ve niçin ağlayayım durup dururken
1948 yazını hep güzelledim
Civitledim ve naftalinledim
Derin sandıklardan çıkarır arada okşarım
Ergin Günçe
İZDİHAM