Mehmet Zana Öngenç, Avangard
Berat Bıyıklı Ağabeye…
sonlu bir yolculuğun
hüneri acıdır
belki ölümü uzun acıklı bir türkü utku edinir
aşktan
hayret kuşanır içi
tan vakitlerinde
ya ozandır ya süvari
eti geceden derin ve mosmor
mısralar birikmiş parmaklarında
hem geceye çöreklenir titrek
habeşli derviş kılığında
dosta ağyâr hasma yâr
ey dilimin ucundaki kahraman
bir cesur abdest alır da şi’rin
bu bir seferdir çıkılan!
elinde esrik asası musanın
yanarsan alazında şehrin öyle gir
öyle gir kavi yürürsen!
yeryüzünde yahut karanlığıma
bil mazi çeksin içini, arzulasın
ve dahi gök kadar.
anla ki!
yorgunluğunu kadınların
dizlerinde dinlenen masalların
çatallanınca hayali bir çocuğun ölümle
yani bir dalöğle vaktinde
görürsün nanik çekilen acının
soğukluğunu
Mehmet Zana Öngenç
İZDİHAM
bizi çaresiz bırakan sorunlarımız için anlaşılmayı bekleyen yarının aydınlığı için çıkılmış yolculuklar.yorgunuz ve bir türküyle ölüme atılan dalgınlıklarımız ve gettolarımız var.yakınlık duymak kardeş türkülere ama nasıl.bu akan nehirler hayallerimizide alıp götürür düş yorgunu sılamıza.işte çiçeklerin sözlerimizi dolanan hüzünlerimiz için bir bahane teşkil eden bu mavi gök altında arzulanmış erinçler.ansızın terkedilmiş korkularla soğukluğunu hissettiğimiz masallar.neyin aydınlığıyla çoğalacak dağınıklığımıza neden olan hirpanilik.işte okuldan kaçan çocukların bir harabede geçirdiği uyuşturulmaya hazır çıplaklığı.belki bu göçebeliktir titrek bir mumun odamızı aydınlattığı suskunluk.her utku bir yankıdır azaldığımız mavilikleri anlatan.