Mustafa Kutlu, Bayram Hediyesi
Köyü defalarca bombaladılar.
Öyle ki yıkılmadık hane, taş üstünde taş kalmadı.
Erkekler cepheye gitmişti.
Köyde çocuklar, kadınlar ve ihtiyarlar kalmıştı. Onların da çoğu ölmüştü.
Köy kuşatma altındaydı. Ne yiyecek kalmıştı, ne içecek.
Kadınlar çocuklarını alıp cenazeleri gömüp daha yukarılardaki tepeye çıktı. Bir kaya dibi, bir ağaç gölgesi bulup gizlendiler.
Ne kadar gizlenebilirler ki? Çocuklar açlıktan ağlamaya başladı. Yaşlılar sessiz sedasız bu dünyaya veda etti. Kefenleri yoktu. Öylece gömüldüler. Kadınlar bir zaman ot kök toplayıp çocukları avutmaya çalıştı.
Sonunda her şey bitti. Oysa bayram geliyordu. Her şey bitti derken gökyüzünde bir uçak peyda oldu.
Herkes yine korkuyla bir kuytuya saklandı. Uçaktan Kâğıtlar atılmıştı. Birileri çekine çekine kâğıtları topladı. Bayram münasebeti ile ertesi gün tepeye yiyecek paketleri atılacağı söyleniyordu.
Sevindiler. O geceyi uykusuz geçirdiler. Gerçekten de gün ışığında iki uçak göründü. Tam tepenin üzerinde paketleri atıverdiler.
Paketler birer küçük paraşütle iniyordu. Kırmızı, sarı, yeşil rengârenk paraşütler. Çocuklar çığlık çığlığa paketlerin peşinden koştu. Daha yere düşmeden yakaladılar.
Her çocuk ve anası paketi kucaklayınca bir havai fişek gibi patladı.
Uzaktan bakınca tepe üstündeki şehrayini görünce önce bir mana veremediler, sonra herhâlde Bayram şenliği yapılıyor diye düşündüler.
Mustafa Kutlu, Dergâh 313
İZDİHAM