Hüseyin Peker, Neyse, O!
sen daha bir şey görmedin hüseyin
bir zamanların bursa’sıydı bizim üsküp
altı kardeş tarafından kurulmuş
altı depremde yıkılmış göz kaş işaretiyle
sevmediği şarkıyı söylemeye başlar ya insan
günün olmadık saatlerinde, periler gelip üstüne
şeytanın bile nefret ettiği şarkılar dolanır diline
aramızda akrabalık bile yoktur saz evleriyle
herkes kendi ördüğü duvarı yıkabilir
aynı zamanda şiddetin fotoğrafını çekercesine
yüklenir yaşam üstüne
sen bir şey görmedin harabati baba tekkesini gördüğünde
kıskanacak vaktin bile olmadı kan kaybından
ağaç keser gibi yonttun geçirdiğin günleri
ölgün saatler çıkardın kendine, yongası boş zamanlar
hepsini öldürdün, cehennem seyredildi
çok hasta taşıdığın
içinden geçilen sokak günlerinden
köstekli saatine yüklenen bir yığın boş kişi
dengesini kaybederek
bardağının üstüne düştü
çürümeden atlattın onca sevgilileri
karla beslenen ömrünün üzerine
oluklu oyma kalemiyle kazınmış
eski sevda nöbetleri
en hızlı geçen yolcu gemisi sendin yeryüzünden
eksik dişlerinle yakasına gül ekledin dostların
ne çok sorusu var sana insan olanın
bursa’nın iyi halidir üsküp
komşu ve akrabamızın mahallesi
babalık hakkım dönmüş vardar’ın çarkında
kirli bir balık yer ayırıyor üstümüze
elimize tutuşturulan pusula:
hangi yönü işaret eder bu kez
hesap kesip duruyor önümüze, neyse o!
sen daha bir şey görmedin hüseyin
öbür dünyaya geçiş ücretiyle gel üstümüze
şövalyelik romanlarında bir kahraman
güneşin doğmasına saatler varken
neyse o! sorma işte!
karışık yaşadık bir de
kendini gemi sana bir parçayla üstümüzde
serin kalple açtık dost sofralarını
madalyamız kimin göğsünde parladı?
ıhlamur çaydan güzel dedik
ben hep arıyorum adaçayı kokan öpücükleri
kuş kadınlar geliyor üstüme
neyse o!
yer ayırma mezarlık köşesinden bize
kirletir düşünceyi ölüm
toprak saçıldı her yere!
Hüseyin Peker, Akatalpa’da yayınlandı
İZDİHAM