17 Aralık 2020

Süveyda Taş, Bahaneler Aslını Yaşatır mı?

ile izdiham

Tam özleyecektim ki yağmur yağdı.

Şimdi oturup da saatlerce tüm yaşanmışlığımı anlatmayacağım. Kaldı ki nihayetinde devam ediyorum. Anlatacak çok şey var ama anlatacak sabrım da yok..

Bu birkaç cümle bir yalnızlığı mı, bir kalabalığı, bir umursamazlığı mı ya da bir bıkkınlığı mı anımsatıyor hadi bil?

Her şey bundan 17 yıl önce başladı. Sizin hikâyeniz ne zaman başladı?

Bu hikâyede rolünü her yeni günle daha bir tecrübeyle oynayanlardanım. Ha öyle kolay değil bu. Film sahneleri çekimi gibi “stop” larla, “kayıt”lar, devam vs. ler ile şanlı bir arayla son bulmayan her dakikasını böyle bastıra bastıra, ağlaya zırlata, yer yer devasa şoklarla, ara ara tebessümlerle, çok nadir tesadüflerle ama nedense hep bir üstesinden gelme programıyla sürekli yarış halinde sükunetin sakinliğin pek de ele geçmediği durumların içerisindeyiz çoğumuz. Ooo hele ki İstanbul’un ışıkları altında yaşıyorsan.

Heyt be koca şehir.. Tepemden izlesene beni bulabiliyor musun nokta bedenimi? Kaybolmuş kent ışıklarında ? Yok muyum? Sesime gel tüm avazımla bağırıyorum sesime gel.. Bir şehirde yok olmak, yok olmak. Zorunluluklar. Uyku bozuklukları, migren, ağrın, “hadi uyu artık yarın iş var” diyen bir iç ses. Ama uyutmayan içindeki dırdırcı sen.. Ya o zavallı yastık? Ha yastık demişken iz yapmış kafa ölçüm ne kadar? Of tamam uyumalıyım. Baksana! Sence ne demek istedi sabah? İlk iş soracağım.

Neyse uyuyayım şimdi. Yok yok bence hiç olmamış gibi davran. Büyütme aman boş ver Onlar küçük şeyler.. Tamam uyu şimdi. Tavanda ay ışığı, pencerende bir miktar gökyüzü.. Düşünsene, pencerenin önünden geçen bir uzay aracı! Ayyy çok heyecanlı be.. Çağırsalar gider misin? Giderim de nefes alamam diye korkuyorum. Hani aletler falan varsa bir gelirim.. Saat kaç oldu? Ya ‘ ü geçmiş.. Kesin uyuyacağım. Aslında o son çayı içmesem olurmuş; uykumu kaçırdı. Ama dün içmemiştim yine uyumamıştım. İç ses insafta..

Uyudun mu?

I-ııı uyuyamadım yani uyumadım değil.. Saat 5 farkında mısın?

Derin bir nefes çekilir diğer günün ödünç sabahından.. Artık en tatlı uyku gelir, iç ses tav olur, gözler eşlik eder ve sakin bir dans müziği çalar.. Ne saatlerin tik takı, ne gün ayması, ne de soğuk esinti. Hiç biri umurunda değil. Artık geçici olarak yoksun dünyasına hoş geldin. Burada istediğin şekilde fazlasıyla sürrealist bir yaşam edinebilir, istediğin yerde yaşayabilir, hatta ölülerin ile konuşabilirsin. Burası senin kiler alanın.. Bazen kontrolden çıkabiliyorsun, bazen kapısında bekleyip hiç içeri girmiyorsun. Dedim ya senin en özgür ve hafifletici yerin burası..

Hayır, hayır daha yeni uyudum. Hadi ama.. Boş ver devam. Asla! Uyanmam gerek. Alarm çalıyor. Beethoven miymiş bestecisi ha tamam. Çalar saat komodininden uzak tüm çığırtkanlığıyla çalıyor. Gözlerin uyku uhusuyla yapıştırılmış gibi.. Ve bedenini dürten kaygılara yenilip yapışkan gözlerini yarım açıyorsun Daha da acısı pencerenden seni uyandırabilecek bir ışığın yansımamış olması hala sabah olmamış algısı ve sıcacık yatağın ya o yastığın yorganın.. Bir ayrılık acısı gibi koyuyor di mi ellerini son kez çektiğinde? Kime sövüyor bu iç ses yine ? Böyle abartı, ağzı bozuk değildim ya ben.

Hadi bakalım ayıkalım off su da buz yüzüm dondu.

Şimdilik bu kadar acı yeter.. Evet hemen hemen hepimizin şu an devam eden, etmeyenler için de çoğunun yaşadığı bir tuhaf ikilemi betimledim. Nedense uyku sabaha doğru gelir en tatlı yerinde mecburen.

En çok da enerjilerini anlamsız bir şekilde almışlara özenirim. Zamanında öyle olduğum anlar oldu. Tabi genelde maaş günleriydi. Yani her ayın bir gününde iş çıkışı pazartesi olabilirdi. Geri kalan günler hariç.

Süveyda Taş

İZDİHAM