Ali Görkem Userin, Filozofun yazıyla bağı yahut Güzel Tehlike
Güzel Tehlike, Fransız filozof ve sosyolog Michel Foucault’nun (1926-1984) dilimize 2013’ün son aylarında kazandırılan, birkaç ay içinde de ikinci baskıyı yapan kitabı. Metis Yayınları’nın yakın dönem filozoflarının söyleşilerini bir araya getiren Diyaloglar dizisinden çıkan bu eser, Foucault’nun 1968 tarihli bir dizi söyleşisinden yalnızca ilkinin transkripsiyonundan oluşuyor. Şimdilik üç kitabın yer aldığı Diyaloglar dizisinin diğer iki kitabı ise Adorno ile Horkheimer’ın 1956’da kaydedilen ve Teori ve Pratik Üzerine başlıklı konuşması ve Badiou ile Roudinesco’nun Lacan düşüncesinin psikanaliz ve felsefe açısından önemi üstüne diyaloglarından oluşan Dün Bugün Jacques Lacan. Eleştirmen Claude Bonnefoy’nın (1929-1979) Foucault’yla gerçekleştirdiği bu söyleşi aynı zamanda filozofun yaşarken yayınına izin vermediği mahrem ve zengin bir metindir. Bu söyleşi Foucault için ilginç bir tecrübe olur. Kendi ifadesiyle “bir tür deney” yaparlar Bonnefoy’la. Konuşulan konuların yanı sıra Foucault’nun bunları ele alırken sergilediği açık sözlülük de dikkate şayandır.
Türkçede de çok sayıda biyografisi bulunan filozofun, ülkemizde gerek hayatı ve duruşuyla, gerek eserleriyle az-çok tanındığını, bilindiğini söyleyebiliriz. Öte yandan, Foucault eserlerinin 90’larda, Mehmet Ali Kılıçbay’ın sıkıntılı tercümeleriyle başlayan yayın süreci de 2000’den sonra başka yayınevi ve mütercimler sayesinde daha sağlıklı bir seyir kazanmıştır. Yeri gelmişken, Güzel Tehlike’nin Savaş Kılıç imzalı titiz tercümesinin de okuma esnasında hiçbir tereddüde yol açmadığını belirtmek lazım.
Güzel Tehlike’nin girişinde Michel Foucault Merkezi’nin direktörü Philippe Artières imzalı bir mukaddime karşılıyor okuyucuyu. “Söz Deneyi Yapmak” başlıklı on üç sayfalık bu metin, kitabı oluşturan söyleşinin arka planını gün ışığına çıkarmakla kalmayıp Foucault’nun ve geçen asrın diğer önemli Fransız filozoflarının röportaj, demeç, polemik, diyalog ve benzeri sözlü iletişimdeki felsefe gayretlerine de değiniyor. Artières, kitaptaki söyleşinin doğuşunu ise şöyle ifade ediyor: “Michel Foucault Bilginin Arkeolojisi’ni tamamladığı günlerde Claude Bonnefoy, Belfon Yayınları’ndan bir söyleşi kitabı çıkarmayı önerir. Foucault da o sıralar çalışma tarzını açıklama ihtiyacı duyduğu için öneriyi kabul eder. (…) Yazarın kendine dair mahrem şeyler söylemesiyle iki kişi arasındaki sözlü alışverişin çehresi değişir, başlangıçta geleneksel bir söyleşi olması istenen şey kılık değiştirir. Nasıl çalıştığı üstüne düşünmek, yazar olarak karşılaştığı güçlükleri anlatmak için Foucault benzerini daha önce görmediğimiz bir üslup, yeni bir dil benimser.” Artières’nin ‘yeni bir dil’ olarak ifade ettiği durum aslında filozofun bakışlarını kendine, içinin derinliklerine çevirmesinden başka bir şey değildir. Bu ise Foucault’nun o vakte kadar bilinçli olarak kaçındığı bir haldir.
Soruları soran taraf bir eleştirmen olunca filozofun yazıyla bağı üstünde durulması da kaçınılmazdır. Foucault bir süre tedirgin olup uzak dursa da, bir yerden sonra otobiyografik pasajlar da vererek uzun uzun anlatır yazıya bakışını. İlk itiraf, kendini felsefe ve edebiyata adayan çoğunun aksine, yazının kutsal yönüyle büyülenmiş biri olmadığıdır. Yazıyı yazıdan ibaret görür Foucault, bir şey söylemek, göstermek şart değildir. Foucault, kendi kendini ameliyat eden bir cerrah gibi yaklaşır yazma meselesine: “Konuşma olanağım olmadığı için yazma zevkini keşfettim.”
Foucault için yazmak işin başında belli olmayan sonu sürprizli bir macera gibidir. Sonunda bir şey bulacağından emindir, fakat başlangıçta bunun ne olduğuna/olacağına dair hiçbir fikri yoktur. Bu yüzden, bir tür keşiftir. Öte yandan, Foucault’nun şahsî yazma tecrübesi “kadife yazı” kavramında somutlaşır. Naif, yumuşak bir etkinliktir filozofa göre yazma etkinliği. “Kadifeye dokunuyormuş” hissi bu etkinliğin olmazsa olmazıdır. Bu nedenle, bir eylem biçimi değildir yazmak Foucault için. Yazmakla ölüm arasında da farklı bir bağlantı kurar. Yaygın kanaatteki gibi yazıyı kalıcı olmak, ölümden sonraya kalmak için bir imkân değil, “başkalarının ölümüyle ilişkiye girmek, ama esasen ölü olan başkalarıyla ilişkiye girmek” için araç olarak görür. Eserlerinde devam eden bir mesele olarak geçmişe ilgisini de yine ölümle açıklar: “Geçmişle ilgileniyorsam yeniden yaşatmak için değil, ölü olduğu için ilgileniyorum.”
Unutulmamalıdır ki, Foucault’yu önemli ve özellikli kılan biraz da sanata ve edebiyata olan yakın ilgisidir. Başyapıtı diyebileceğimiz Kelimeler ve Şeyler’in çıkış noktasının Velazquez’in (1599-1660) Las Meninas’ı (Nedimeler, 1656) olması ve çeşitli kitaplarında Magritte, Hölderlin, Flaubert, Duras, Blanchot, Pasolini gibi farklı disiplinlerden çok sayıda sanatçıya dair yazması da bu ilginin kanıtıdır. Bu yüzden, Foucault’nun yazıyla kurduğu hayatî bağ, düşüncesinin ve öne çıkan eserlerinin de kavranmasında ve doğru yorumlanmasında anahtar işlevi görecektir. Güzel Tehlike’nin en güzel yanlarından biri de, kitabın Foucault’yla yahut felsefeyle ilgilenmeyen edebiyat ve yazı meraklılarına da hitap edebilmesidir.
Güzel Tehlike – Michel Foucault, Söyleşi: Claude Bonnefoy, Metis Yayınları
Ali Görkem Userin, arkakapak
İZDİHAM