kalbim
benim bir ormandı,
isimsiz, asude,
bir büyük orman;
ve gölgelerinde revan
olan hafi suların aks-i şevk-i müttaridi
dağıtırken sükutu bihude,
düşünürdüm ki, hangi gün, ne zaman,
ne zaman
girecektin o kalb-i mes’ude?
etmeden zehr-bad-ı fasl-ı elem
reng-i eşcar ü abı fersude,
dolacak mıydı seslerin, bilmem
o tehi saye zar-ı mesdude?
sanki hicrana bir teselliydi
şeceristan-ı kalb içinde revan
olan hafi suların musiki-i nevmidi.
geldin
bir gün
akşamın ölgün
duran o namütenahi ziya denizlerine
gark olan eşcar,
gark olan ovalar
oluyorken sükut ü hüzne makar
geldin alam-ı kalbi teskine
ey şebabın hayal-ı cavidi,
o melul akşamın havası kadar
gelişin bir sükun-ı saridi…
birlikte
bütün bizimçündür
nukuş-ı encüm-i vahdetle işlenen bir tül
gibi üstünde titreyen bu sema;
gecenin dallarında şimdi açan
bu kamer,
bu altın gül…
bütün bizimçündür
ne varsa aşk ile bidar-ı ra’şe, ya naim,
ne varsa aid olan leyl-i hande-me’nusa,
sana aid lebimdeki buse,
lebinin surh-ı bizevali benim.
Ahmet Haşim
İZDİHAM