Sahiden de diğerlerinden çok farkı olmayan bir günde, Dostoyevski ve Rodion Romanovich Raskolnikov sokakta karşılaşırlar.
R.R.R.: Merhabalar efendim, bugün kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Dosto: Bugünün ötekilerden farkı ne genç adam? Bunu bana söyleyebilir misin?
R.R.R.: Efendim korkarım ki söyleyemem, bunu ancak kişinin kendisi bilebilir.
Dosto: Hah tamam o halde, ben bileceksem.. Kimim ben?
Dosto: Öhö-hö, ben övünmek gibi olmasın alkolik, kumarbaz öyle ki evinin yolunu unutmuş, boyun bağına kadar borca batmış –hoş ortada boyun bağı da yok-, eşini ve kardeşini kaybetmiş, bedbaht ve yalnız –bu haldeyken etrafımda iyiliğimi isteyen bir insan olmasını da beklemiyorum- biriyim. Kimseyi umursamayan, kendim dâhil, çünkü umursanmayı hak etmiyorum, işte bu kadar da her şeyin farkında ve son derece gerçekçi biriyim. İşte haydi tebrik et beni!
R.R.R.: Tebrikler efendim.
Dosto: Farkındayım evet. Ve biliyorum ki bugünümün ötekilerden hiçbir farkı yok. Sadece sürükleniyorum.
Dosto: Sürüklenmiyorum bile! Ben yerde çamurda tepiniyorum, olduğum yerde. Sadece ters dönmüş bir böcek gibi alçakça tepiniyorum.
Dosto: Hayır tepinmiyorum! Böcek, o aşağılık böcek bile benden onurludur ki tepinmesi bir amaca hizmet eder: altüst olmuştur ve tekrar ayaklarını yere basmalıdır. Ben ise sadece o çamur yığınında yatıyorum genç adam.
R.R.R.: Ve sizin için günler yanınızdan geçen arabaların, insanların üzerinize çamur sıçratmasından fazlası değil, değil mi?
R.R.R.: Her gün diğeriyle aynı. Siz orada boylu boyunca yatarken günlerin geçtiğinin tek görünür kanıtı ise üstünüzün başınızın her gün bir öncekine göre daha çamurlu olmasıdır. Ha bir de sakallarınız..
Dosto: Sence ben adam mıyım?
R.R.R.: Efendim sizce bütün bunları nereden biliyorum? Peki sizce ben adam mıyım?
Ahsen Yılmaz
İZDİHAM