Ali Emre, Gök Kaçınca Üzerimizden ve Yıldız Dengi Çözülünce
İçinde zenci tepinmiş berbat bir ilkbahar gecesi bu
Kavuştukları gün büyük bir aşkla birbirini vuran
Otopsi masasında katlanmış kağıtlar gibi unutulan
İki şen sevgilinin cesedinden yükselen masum buğu
Herkese bir şarkı düşüyor işte, hepimize yetiyor tufan
Gitarın kopan teli dörde bölüyor birden hayatı
Yüzünde kentler geziyor yüzünde binlerce soytarı
Bir tek sen kurtuluyorsun çıkardığın onca yangından
Kış avlanıp gidiyor bak, öyle mendebur ve utanmaz
İyi anlaşıyor toprakla, alnı hışırdayan çocuklarla
İstanbulu bile denize teyelleyen devşirme bir fiyakayla
Lala rubai okuyup ağlar, benim sakalımın teli ıslanmaz
Sokakla düşüp kalkmayan bir söz bu, körkütük felsefe
Al git artık bu zenciyi, bu karanlığı, git bana beni getir
Şiir, solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbidir
Zil çaldı, ders bitti, narımla tutuşsun bu külüstür nargile
Ali Emre, Hece, Nisan 2006
İZDİHAM