12 Haziran 2016

Ali Haydar Haksal, Hayata dair

ile izdiham

Hayatın anlamı ve değeri kendi içinde saklıdır. Saklıdır, çünkü insan bir hazinedir. Yaşadığı ve belli bir düzeni olduğu için ne nasıl olduğu fark edilemiyor. Bu, insanın bir görünümü. Düzen işlerliğinde olduğunda çok şeyin farkına varılamıyor. İnsan kendi gücü ve iradesi ile ayakta olduğunu bilir. Yürüyüş yapıyor, ayakta kalıyor, yiyor, içiyor, konuşuyor. Bu düzenin harikuladeliği olağanüstü hâllerde fark ediliyor. Yaşamak ve hayat Allah’ın insanlığa bir bağışı. Bu mükemmel oluş, işleyiş. Düzen kusursuz. İnsan bu oluşun nedenleri ve nasıllarının farkında değil. Sadece yaşıyor. İnsan, hayat yolculuğunda bu mükemmel oluşun farkında olsa hayata daha çok anlam katar. Bir anı bile boş geçirmez. İnsanlık, bu gibi durumların farkında olsa sorunların üstesinden gelir. Bu kargaşa ve kaos olmaz.
İnsanlığın bunalımı kendi değerinin farkında olamayışına bağlı. İnsan deneyimlerle yaşıyor. Deneyimler kimi zaman sevinçlerle, kimi zaman acılarla olur.

Eskilerin geçmişte kalıp öğütleri olurdu. Bu insan hayatı için belli kuraldı.

Gençlikte yaşlılığı hesaba katma, ve hayatın kıymetini bilme. Belli bir yaşa erince insan giderek bir takım şeylerin farkına varıyor. Ama yeterli değil. İnsan hayat ile sınanmadıkça, eğrileri, doğruları, yanlışları, iyilikleri ve kötülükleri yeterince kavrayamaz. Elbette insanın hayatında bunlar doğal akışta yer alıyor. Ancak büyük bir şok yaşanmadıkça istenene vakıf olunamıyor.

Sağlıkta canın kıymetini bilme. Sağlığı tasarruflu kullanma. İnsanın, varlık oluş bilinci daha çok sağlık ve bilinç odaklıdır. Sağlıklı oluş, sağlıklı düşünüş birbiriyle bağlantılı. İnsan bedenin acıları ile boğuşunca kendi telâşına düşüyor. Etrafına bakamıyor. Ne olup bittiğinin farkında olmuyor. O anda sadece kendisini düşünüyor. Abdülkadir Geylani Hazretleri, Sırrul Esrar’ında âlimler ve bilgeler hakkında bir muştu veriyor. Nebilerin ve resullerin varisleri âlimlerdir. Yani bilgi sahibi, amel sahibi, düşünen insanlar. Onlar çileye mahkûmdurlar. Nefislerine âdeta zulmederler. Ama bütün çabaları insanlığın iyiliği, hayrı ve güzelliği içindir. Ama onlar hesap gününde hiçbir sorguya tutulmadan bir buyrukla ayrılır ve cennete gönderilirler. Ebedî hayatta karşılığını bulurlar.

Toklukta açlığın farkında oluş. Ramazandayız oruçluyuz. Müslümanlar bu duyguyu yoğun yaşıyorlar bir ay boyunca. Üstelik yaz ayında. Her an ve durum denetimden geçiyor. İnsan kendi kendini yokluyor denetliyor.

Varlıkta yokluğu düşünmek. Çünkü varlık bir var bir yoktur. Varlık insanın gözünü âdeta kör eder. Etrafını görmez olur. Çünkü varlık da denetim altındadır. Onun da bir hesabı vardır. İnsan her şeyi kendinden bilir ama büyük bir sınanma ile karşı karşıya kalınınca o büyük servetin ve varlığın hiçbir gücü kalmaz. Bir anda yok olur gider silinir. Makamlar, titrler, dünyevi varlıklar büyük güç karşısında bir hiçtir. Güç kaybedenler varlıklarını yitirince asıl büyük oluşun farkına varırlar ama iş işten geçmiş olur. İnsan hayatı boyu sınanmalar ile yaşıyor. Bir biçimde oluyor ve yaşanıyor. Bunların sonuçlarını hayata uyarlayanlar sağlıklı sonuçlara varıyorlar ve hayatı anlamlandırıyorlar, değer katıyorlar.

Not: Bu yazıyı hastanede yazıyorum. Bir sınanma ve sınavımız daha varmış. Buna şükür. Dilimiz tutuldu ama kalemimiz ve parmaklarımız konuşuyor. Çok şükür düne göre daha iyiyiz. Biraz biraz dilimiz çözüldü. Dostlarımın, sevenlerimin dualarına muhtacım. Aziz dostum Osman Bayraktar’ın defterime düştüğü not çok anlamlı: “Hazreti Zekeriya’ya üç gün konuşmama engeli getirilmişti, mucize olarak. İnşallah sen de bu deneyimi yaşayıp daha sağlıklı hâle kavuşursun.”

Hayat böyle bir şeydir işte. Buna şükür.

Ali Haydar Haksal, Kaynak: Milli Gazete

İZDİHAM