Ali Kaya, Ayla
İsmail Hacıoğlu, Kim Seol, Çetin Tekindor, Ali Atay, Murat Yıldırım, Taner Birsel, Altan Erkekli, Meral Çetinkaya, Damla Sönmez, Büşra Develi, Eric Roberts,Lee Kyung-Jin, Sinem Uslu, Erkan Petekkaya gibi oyuncuların yer aldığı; senaryosunu ise Yiğit Güralp’ın yazdığı ve Türkiye’nin 90. Oscar Ödülleri için “Yabancı Dilde En İyi Film” adayı olan Ayla (“Yabancı Dilde En İyi Film” dalında listeye giremedi); 1950 yılında Kuzey Kore, Güney Kore savaşında Birleşmiş Milletler’in yaptığı yardım çağrısı sonucu Kore’ye gönderilen askerlerin içinde bulunan astsubay Süleyman Dilbirliği’nin hayatının anlatıldığı film!
Özetlersek; savaşa gönderilen askerlerden astsubay Süleyman Dilbirliği, savaşta annesi-babası öldürülmüş küçük bir kız çocuğu bulur. Tüm bu savaşın ve yıkımın içerisinde, Ayla ismini verdiği bu kızla birlikte Kore’de 15 ay geçirir. 15 ayın sonunda Süleyman astsubayın, yerini başka birliklerden gelecek olan askerlere bırakmak üzere Türkiye’ye dönmesi gerekir. Ayla’yı bırakıp gitmek istemeyen Süleyman astsubay, onu Türkiye’ye götürmek konusunda ısrarcıdır ama mümkün olmadığı için tek başına Türkiye’ye dönmek zorunda kalır. Türkiye’ye döndükten sonra ise Ayla, Süleyman Dilbirliği’nin aklından çıkmaz ve onunla tekrar irtibat kurabilmek için yoğun bir çaba sarf eder, fakat bu çabalarından bir sonuç alamaz. Yaklaşık altmış yıl, birbirlerinden ayrı kalan Ayla ve Süleyman Dilbirliği, en sonunda Güney Kore’nin başkenti Seul’de tekrar bir araya gelirler.
Filmde sadece bir sahnesi olan Erkan Petekkaya’yı değerlendirme dışı bırakırsak, oyuncuların tamamı rollerinin hakkını vermiş fakat Süleyman astsubayı oynayan İsmail Hacıoğlu bence en isabetli karar olmuş.
Hacıoğlu, sinemamızda oynadığı her role adapte olabilen hatta oynamaktan çok, rolünü yaşadığını hissettiğimiz bir kaç aktörden biri olduğu için (örnek; ‘Başka Semtin Çocukları’ ve ‘Kafes’ filmi) en isabetli karar olmuş dedik. Ayla’yı oynayan Koreli küçük oyuncu Kim Seol de, filmin başlarında çekingen tavırları olsa da; sonrasında güldüren ve ağlatan oyunculuğuyla muhteşem bir performans sergilemiş.
Filmin gerçek hayattaki ‘Ayla’sı ya da kendi adıyla Kim Eunja’nın da dikkatini çekmiş olmalı ki, küçük oyuncu için; “Bana çok benziyor. Ben de ilk kez gördüğüm insanlardan çok utanırdım. Bir saat sonra kanı ısınıyor, ben de öyleydim. Ona karargâh sahnesindeki çekimlerde denk geldim. Küçücük bir kız, sette Ayla diye geziyordu, herkes de ona Ayla diyordu. Ona baktığımda geçmişi görüyordum. Oyunculuğuyla benim yaşadıklarımı iyi yansıtıyordu ama en önemlisi, zaman makinesinde gibiydim, adeta aynaya bakıyordum” diyor!
Film hakkında; “Filmin gerçekleri hiç de tarihsel gerçeklerle uyum taşımıyor. Bir defa, film daha açış sahnesinde kendisini belli ediyor: Tanklı tüfekli bir grup Kuzey Koreli askerin, Ayla’nın köyünde katliam yapması ile açılan film, bize bu savaşa nasıl baktığını, ideolojik olarak nerede durduğunu da özetlemiş oluyor. Ölen masum güneyliler ve onları öldüren vahşi komünistler/kuzeyliler biçiminde resmedilen” şeklinde (Murat Yıldırım filmde komünist düşünceye sahip bir subay olarak oynamakta); eleştiri yapan komünist arkadaşlar; Kuzey Kore kötü gösterildiği için eleştiri getirirken; benim eleştirim de, senaristin ya da yapımcıların ne düşünerek filmin sonuna Süleyman astsubay ve Ayla’nın haberlere konu olan Seul’da ki gerçek buluşmalarını koyduğunu bilmiyorum fakat film başlarken yazılı olarak Astsubay Süleyman Dilbirliği’nin gerçek hikayesi olduğu belirtilirken; bu gerçek buluşma sahnesinin filmin başına değil de, bittikten sonra bazı fotoğraflarla birlikte sonuna konulması hem film hem seyirci açısından bir gereksiz ekleme gibi olmuş. Film o sahneyle başlasa, ekleme ya da bir kopukluk hissi vermezdi!
Bu arada; film vizyona girdikten sonra vefat eden Süleyman Dilbirliği’nin kızıyla, filmin yapımcısı arasında daha önceden başlayan karşılıklı suçlamalar ve hukuki süreç başlatmaları kendi aralarında bir durum gibi görünse de, genel itibariyle hoş olmamıştır!
Vizyona girdiğinden bugüne kadar 4.615.608 seyirci rakamına ulaşan Ayla için asıl üzücü olan “Yabancı Dilde En İyi Film” dalında listeye girememiş olmasıdır!..
Yukarıda küçük bir eleştirim olsa da; bana göre Ayla’nın Oscar kazanan filmlerden fazlası var eksiği yok.
Bir astsubayın yabancı bir ülkede kimsesiz çocuğu sahiplenip babalık yapması ve o çocuğa aradan 60 yıl geçtikten sonra bile ‘o benim öz babamdır’ dedirtebilecek bir vicdan ve sevginin hikayesi olan filmi, taraf gözeterek listeye almayıp; gerçek hikayesi olmayan benzeri filmlere geçmişte ödül verenler utansın!
Bize bu sevginin yaşatılmasına müsebbip Süleyman Dilbirliği’ne rahmet, Kim Eunja (Ayla)’ya selam olsun.
İZDİHAM