Kur’an’ı anlamak için genel itibariyle önce meal, sonra tefsir ve nüzul sebepleri okunagelmiştir… Özellikle seksen sonrası için bu konuda bilgi sahibi olmak isteyenlerin büyük çoğunluğu, Seyyid Kutup’un Fi Zilal-il Kur’an ve Mevdudi’nin Tefmihu’l Kur’an isimli tefsirlerini okumuşlardır. (Mevdudi ve şehit Seyyid Kutup’a Allah’tan rahmet diliyorum.) Bu iki kitapta kendi dallarında çok önemli ve emek harcanmış eserlerdir. Fakat tercüme eserleri okurken, ülkemizin şartlarına adapte etmek gibi bir durum olduğunu da, gözardı edemeyiz. Fi Zilal-il Kur’an bir sosyolog gözüyle yazıldığı gibi, Mısır coğrafyası ve buradaki hayattan da izler bulmak mümkün… Aynı şekilde Tefmihu’l Kur’an’ın, ticaretle uğraşan bir alim tarafından yazılmış olması, onun durumunu da değiştirmez. Genel olarak Mısır, Lübnan, Pakistan eksenli bu tür kitapların tercüme edilerek ülkemizde yayınlanması elbette Kur’an’ı tanıma ve anlama açısından önem arzeder ama bunları okurken; yazarın bakış açısını, yaşadığı bölgenin gelenek, görenek ve yaşam biçimini de dikkate almak gerekmektedir. Fi Zilal-il Kur’an’ı okuyup da; kendi ülkesine göre yorumlayarak bakan ve büyük çoğunluğumuzu kafir ilan edenleri ya da psikolojisi bozulanları tanıyorum ben!..
Meal, tefsir ve nüzul sebeplerinden sonra Kur’an’ı anlama üzerine de çeşitli kitaplar yayınlanmıştır. Üzülerek belirtmeliyim ki; bu kitaplar da birbirinin tekrarı niteliğindendir. “Kur’an’ı anlamamız için Arapça indirildiği; Hazreti Peygamber’in Mekke’de yaşadığı ve annesiz-babasız büyüdüğü” şeklinde, Kur’an’da, konunun anlatıldığı ayetler alınarak altı doldurulmakta; Kur’an’ı anlama adıyla bir nevi açıklamalı meal yayınlanmaktadır.
Arap olmayanların Kur’an’ı nasıl anlayacağı ya da indirilmeye başlandığı dönemin şartları göz önüne alınarak yardımcı olabilecek çalışmaların, Kur’an’ı anlamaya daha faydalı olacağını düşünüyoruz.
Burada bir virgül koyarak, yazının başında adı geçen Ali Bülent’e gelelim… Bakmayın Ali Bülent yazdığımıza, bizim için bir ağabeydir o… Çok eskilerde; tanışmazken, aynı ilçede fakat ayrı mahallelerde oturmuşuz. Onun mahallesi genel olarak sağcıların, bizimkisi ise solcuların; ağırlıklı olarak ‘Dev-Genç’lilerin oturduğu mahallelerdi. Kendisiyle doksanlı yıllarda tanıştığımızda, ortak tanıdıklarımız olduğunu öğrenmiştik. Günümüzde basın sektöründen emekli olan Ali Bülent Abi ile yaklaşık 10 yıl beraber çalıştık. Kibir nedir bilmeyen, sabırlı, çalışkan ve herkese yardımcı olmaya gayret eden biriydi. O zamanlar bana psikosomatik teşhisi konmamış; 17 Ağustos Depremi yaşanmamış; depresyon ve panik atak mahallemize uğramamıştı!.. Güzel güzel çalışırdık… O etiket yapar; bana dua eder; istek şarkıda bulunur ve ben ona ‘mühür gözlüm’ü söylerdim. Çay içerdik… O etiket yapardı… Ben sigara içerdim… Üşenmez, yorulmaz ve dinlenmezdi… Etiket yapardı… Çoğu zaman yemeğe bile gitmezdi. Ben sigara ve çay içerdim; Ali Bülent Abi etiket yapardı!.. Birde herkese Akevler Kooperatifi ve kurucusu Süleyman Karagülle’yi anlatırdı… Kafasını kaldıracak fırsatı olduğunda, Karagülle’nin konferanslarının fotokopisini çeker, zımbalar; posta ya da kargoyla tüm tanıdıklarına gönderirdi. Çantasında da bu fotokopilerden taşır ve tanıdığı veya yeni tanışacağı biri olursa, çantasından çıkarır; “Kardeş, bunu oku” diye verirdi. Bana da verirdi… Ayrıca kitaplara zaafım olduğunu bildiğinden, Süleyman Karagülle ve çevresindekilerin yayınlanmış kitaplarını da bir şekilde bana ulaştırırdı.
Fotokopi işini yıllarca sürdürdü… Ne zaman ki, internet ve mail hayatımıza girdi; ondan sonra kağıt olayı bitti. Şimdi sağolsun mail olarak gönderiyor.
Ali Bülent Abi, en son bana, Süleyman Karagülle’nin ‘Kur’an’ı Anlama Metodu’ isimli kitabını verdi… Okudum…
Kitabın; “Kur’an Dilinin Özellikleri” bölümünden kısa alıntı: “Kur’an, insanların kullandığı her konuşma gibi seslerden oluşmaktadır. Sesler hançereden çıkar ve ağızda biçimlenir. Seslerin çıkışlarına göre sıralanması yapılmaktadır. Sesler çıkış yerlerine göre sıralandıkları gibi, çıkış özelliklerine göre de sınıflanmaktadır. Böylece, sesler arasında çıkış ve özellikler bakımından bir akrabalık meydana gelmektedir. Bu yakınlık seslerin birbirine dönüşmesine sebep olmaktadır.
Hançereden çıkan ses, tek ses olduğu halde, ağızda şekillenmesi çeşitlenmesine neden olmaktadır. Bu şekillenme değişik topluluklarda, değişik seslerin çıkmasına neden olmaktadır. Bazı topluluklar, birbirine yakın mahreçli sesleri ayırarak, ayrı ses haline getirir ve ayrı mana verirler. Bazı topluluklar ise, o sesleri tek ses olarak kullanırlar. Böylece farklı dillerin farklı ses takımları oluşur. Arapça ile Türkçe içinde aynı şey sözkonusudur. Arapçada çıkan seslerle Türkçedeki sesleri de mukayese etmek suretiyle, Arapçadaki sesleri daha iyi anlama imkânı vardır.”
Bu da arka kapaktan: “Kişisel sorunların her biri için bir dünya zaman ve para harcamaktan geri kalmıyoruz. Topluluklar da benzer bir tavır içindeler. Bunca çabaya rağmen genel bir kaos halinin egemen olduğunu düşünüyor herkes… Savaş, adaletsizlik, huzursuzluk ve kötülük o kadar yaygın ki; insanlar zaman zaman kendilerini çaresiz hissetmekteler…
Kur’an ise, bireysel ve toplumsal sorunların çözümü için bir anahtar, barışın sağlanması, adaletin tesis edilmesi, iyiliğin yaygınlaştırılması ve insanların daha huzurlu bir hayat sürmeleri için yol göstericidir. Bireysel çabaların ötesinde ancak toplumsal bir çalışma ile anlaşılması mümkün olan Kur’an metnine ulaşmak son derece kolaydır. Asıl mesele onu anlayabilmektir. Özelden genele tüm soruların çözümlerini içinde barındıran bir kitap, bir usul olmadan anlaşılamaz.
‘Kur’an’ı Anlama Metodu’ bu usulü ortaya koymaktadır. Bundan sonra yapılması gereken, usul dahilinde, Kur’an ışığında karşı karşıya olduğumuz sorunları değerlendirmektir. Neyi, nasıl arayacağını bilmek, bulmanın ön şartıdır.”
Temel itibariyle Kur’an’ı, ‘namaz müessesesi’ne dayalı bir ekip çalışmasıyla anlayabileceğimize vurgu yapılan kitapta; “Kitabın Doğru Anlaşılması İçin Temel Prensipler; Önyargıdan Uzak Olarak Okunması; Varsayımlar Ve Tümevarım Metodu; Kitabın Dilinin Doğru Anlaşılmasının Önemi; Kur’an Dilinin Özellikleri; Kelime İle Varlık Arasında Benzerlik; Arap Dilinin Özellikleri; İnsanların Anlaşmaları İçin Ortak Metnin Gerekliliği” başta olmak üzere Kur’an’ı anlama metodu yer almaktadır…
Bir kişi çıkıp; temel itibariyle Kur’an’ı, ‘namaz müessesesi’ne dayalı bir ekip çalışmasıyla anlayabileceğimize katılmıyorum; ben münferit olarak okurum, anlarım filan diyebilir. Kendisini bağlar… Ama ben şunu söyleyebilirim: Kur’an’ı anlama üzerine yapılan çalışmalardan farklı bir metodla hazırlanmış ve konuya kılavuzluk edecek kitap…
Ali Kaya
İZDİHAM