İnsan komik olmak istediğinde bazen yalan söylemek zorunda kalıyor. Lamba yakıcıları konusunda anlattıklarım pek de doğru değildi. Gezegenimiz hakkında yanlış bilgi vermek istemem. Aslında insanlar Dünyada pek az yer işgal ederler. Dünyadaki tüm insanlar bir araya gelse, otuz kilometre uzunluğunda ve otuz kilometre genişliğindeki bir alana kolayca sığabilirler. Yani Pasifik Okyanusundaki küçücük bir ada, bütün insanları kolaylıkla içine alabilir.
Ama elbette ki büyükler buna inanmazlar. Kendilerinin çok yer kapladığını düşünürler. Kendilerini baobap ağaçları kadar önemli sanırlar. Onlara: “ İsterseniz kendiniz hesaplayın” deseniz, buna memnun olurlar. Hemen bir şema çizmeye koyulurlar. Şemalara bayılırlar. Ama siz vaktinizi bu sıkıcı işlerle boşa harcamayın. Ben sizin bana inandığınızı biliyorum. Evet, biz yine küçük prensimizin hikayesine dönelim. Küçük prens Dünyaya ayak bastığında, hiç kimseyi göremedi. Kumların üzerinde hareket eden uçuk sarı renkli yaratığı görünce yanlış yere geldiğini zannetti.
“İyi akşamlar” dedi kibarca.
“İyi akşamlar” diye yanıtladı yılan.
“Hangi gezegendeyim acaba?”
“Dünyadasın. Burası Afrika kıtası.”
“O halde Dünyada hiç insan yok.”
“Burası çöl,” dedi yılan “çöllerde insan olmaz. Dünya çok büyük bir gezegendir.”
Küçük prens bir taşın üstüne oturdu ve gözlerini gökyüzüne çevirdi.
“Merak ediyorum” dedi, “acaba yıldızlar tek tek yansaydı, o zaman herkes kendi gezegenini tekrar bulur muydu? Bak! Benim gezegenim tam üstümüzde. Ama öyle uzakta ki!”
“Ne kadar güzel bir gezegen” dedi yılan. “Neden buraya geldin?”
“Bir çiçekle bazı sorunlarım oldu” diye yanıtladı küçük prens. “Peki insanlar nerede? İnsan kendisini çölde çok yalnız hissediyor.
“İnsanların içinde de öyle hissedersin” dedi yılan, “arada pek fark yoktur.”
Küçük prens onu uzun uzun seyretti.
“Çok tuhaf bir hayvansın sen” dedi sonunda. “Bir parmak kadar incesin.”
“Ama en bir kralın parmağından daha güçlüyümdür” dedi yolan.
Küçük prens güldü. “Pek de güçlü görünmüyorsun. Pençelerin bile yok. Seyahat de edemezsin.”
“Seni bir geminin götürebileceğinden çok daha uzaklara götürebilirim” dedi yolan. Sonra da küçük prensin ayak bileğine dolandı.
Altın bir bilezik gibi görünüyordu orada.
“Dokunduğum kişiyi geldiği yere geri gönderirim. Ama sen safsın, masumsun ve bir yıldızdan geliyorsun.”
Küçük prens bir şey söylemedi.
“Senin için üzüldüm. Bu koca dünyada yapayalnız ve zayıfsın. Belki bir gün sana yardım edebilirim. Eğer kendi gezegenine gitmeyi çok istersen, sana yardım edebileceğimi sanıyorum.”
“Seni çok yi anladım” dedi küçük prens. “Ama neden hep bilmece gibi konuşuyorsun?”
“Bu bilmeceleri çözüyorum” dedi yılan. Sonra her ikisi de sustu.
Antoine de Saint-Exupéry
İzdiham