Aşkar Dergisi’nin 31. Sayısından Mısralar
İki el dua demektir lügatimizde
Kalmak şarkısı başka ne ile başlar sandınız
Sandığınız
Sandığımız
Her şeyin ilkler kitabında
İlk paragrafı
Yaşanmamışlığın tarihine ayırmamış mıydınız?
Aziz Mahmut Öncel
(Aşkar, 31)
Biliyorum şimdi mikrofonlardan savurduğumuz yalanlar gibiyiz
Yüksek volümlü amfiler ve beyaz gömlekler çare olmayacak gibi
Kim daha çok bağırırsa onu da dinlemeyecekler
Kırmızı halılar, bando törenleri, parlak ayakkabılar, karizma korumalar ve.
Ve alkış sesleri kimler için
Kimler için sahi?
Mustafa Melih Erdoğan
(Aşkar, 31)
yanlış yöne oturuyorum sana doğru kayıyor direkler
elektrik tellerinden kuşları koru
affet beni annemin bıçakla açtığı kurşun kalem
ben kimi sevsem kimse beni sevmese.
bitiriyoruz, patron çıldırdı, yetişin vesaire
hiçbir yerde bedenime göre hayat kalmamış.
Özgür Ballı
(Aşkar, 31)
kılıcını çek, bu da bir konuşma şeklidir
bağrımda iz bırak kelimelerinle
ben yukarılardan düşerim önüne
önümde ağılım, çadırım, öcüm, sanrım
ovalar coğrafya kalın ve ürkek iklimler
kan ısıtır her yanımı, doğumlara heyecanlanır
ben töton
kuzeyin aç çocuğu, sarı bağırların ekini
karada martı sesi denizin ahı
uzar her ölünün saçları gibi
masum bir süre daha saçlarım
Yunus Emre Altuntaş
(Aşkar, 31)
Havalanan hep bizim filelerimizmiş meğer. Anladın mı şimdi.
Anlamadın. Şaşırmadım, anlamadın.
Jamaika haberin olsun sana ıskartaya çıkmış kamyonlar kadar kırgınım.
İrfan Dağ
(Aşkar, 31)
Bugün yine sadece yürüyebildim
Yağmur da olsa yürüyebilmek diye bir avuntu içinde
Halbuki yağmur benzemez bombaların inişine
Benzemese de yağmurda kalmış biri yığıntılar içinde birine
Dursun Göksu
(Aşkar, 31)
başım dönüyor yaşadıkça
buna şahit ol, çocukluğum gibisin
Yüzümü çıkarıp duvara astım
Sana çok bakan çürümüş yanımla
Esma Koç
(Aşkar, 31)
Ayaklarımda diken artıkları
Zordur hep kolay olan
İçimin derin sıkıntıları
İp atlasam
Top oynasam
Çocukluk sırtımda bir mühür
Kalbin kafesidir sadr
Elem neşrahleke Sadrak
Önümde binlerce kapı
Hikmet Çamcı
(Aşkar, 31)
Değil mi ki şairsin bu imgeyi yakala
Yüzerken derisini suyun usulca rüzgâr
Kan içinde yakamoz, şemsiyesi yağmurdan
Müjgân cana batıyor, şimdi fırtına kopar
Emrullah Yakut
(Aşkar, 31)
ekimde ölüm
alnından öpmeli ekimde ölenleri
toprağa ekildiler gördüm
hayat yeniden
başlamadı
oldu bitti kendimi anlattım
anlatamamak korkusundan
bir tepegözün merceğinde baş aşağı
Cihad Özsöz
(Aşkar, 31)
Ve kokulara ve yapraklara söylüyorum: azık olsanız yanıma.
Sonra, bu ağaçlar güneşimi gölgeliyor, kaldırın!
Öfkeliyim, yüzümün kıvrımlarına toprak atan kim?
Kandırmışlar beni.
Hem ilk alışkanlığımız bu değil mi?
Kanmak gibi.
Zaten insan doğuştan hasrettedir.
Muhammed Faruk Özcan
(Aşkar, 31)
kaç parçaya bölündüğünüzü
parçalarınızın birbirini
neden tanımadığını soruyorum
gece canavar gündüz insan gibi
evde şi işte ir gibi
kurumda la oyunda ik gibi
siniz
Parçalarınızı birleştirip
erhan yapacağım sizden
korkmayın bir şey olmayacak
bir tam insan olacaksınız.
İbrahim Demir
(Aşkar, 31)
Adisyonun ödeneceği güne kadar bekliyorum nasılsa mizan var izansızlara
Ki istemezdim bir şiirin son kıtasını Frenkçe başlayan bir dizeyle bitirmek
Nasılsa camiyi sarı lacivert boyayanlara, statlara mabet diyenlere
Nasılsa beş dakikada teravih üç kulhuvallah takva diye taklalar atıp yamulanlara
Yağız Gönüler
(Aşkar, 31)
Uçan kuşun niyeti uçmak olsaydı keşke sözü suya bırakmayı bilseydik güzel
diyebilseydik keşke dünyaya silahını doğrultuyor işte general omzundan
yükselen güvercinlerekardan sonra fırtına eşlik ediyor bizebayraklarla birlikte
ıslanırken mezarlarsayısız kanat sesi karışıyor geceye kızlar ekmek çalıyor ay
ışığında elsiz ayaksız çocuklar için cellat sokak ışığında unutuyor elini
Hıdır Toraman
(Aşkar, 31)
insanımız,
bakınız,
bir sarı büyüyle saralı:
nerden bir kelam eser
-hep yarı rasyonal yalanlı.
Muhammed Şamil Albayrak
(Aşkar, 31)
Ben o olmadım
Ne elinde tuttuğu kalemin sahibi
Ne kalemin sahip çıktığı el
Kaç adımımı yuttu bu duvar dedim
Kaç sandalye çektim altına doğurgan yalnızlığımın
……
Çok güzel yok oluyor varlığın tüm harfleri
Çok güzel İstanbullar kayıyor altımızdan
Çok güzel kaybedişler kendimden kaç yıl sonra
Ne melek var ne iblis yanık sesin içinde
Süleyman Unutmaz
(Aşkar, 31)
dedim sizdeki bu yara nedir bunca pürüzsüz insan yanında…
ağlarken ben fidan olanlar büyüdü serpildi
koyunlar defalarca kırpıldı yerlere postları serildi
sustum ki ilk düşen zihnime ihtiyardaki kendi gözlerimdi
Ertuğrul G: Demir
(Aşkar, 31)
ben bir şehri iki elimin tersinde
başımın iki yanından ardıma attım
her şey yeniden başlıyor
bir kalemin yazması kağıdın karalanması
muhteşem bir sancının ayakları karıncalandırması
Raşit Ulaş
(Aşkar, 31)
bana düşen ölgün yapraklar arasında yaşamak
akşamüzeri bulamamak evi
dönmek gerisin geri
bana düşen kibrit çöpleri ve kapalı dudaklar
Mustafa Ay
(Aşkar, 31)
ruhunuz da geçiyor yanımdan görüyorum
tepenizde bir bulut gibi
başınız nasıl belada asit yağmurlarıyla
hangi makyözün elinden fırlayıp böyle
mutluluk çalımlarıyla şehri sürükleye
biliyorsunuz ardınızdan?
Yunus Kadıoğlu
(Aşkar, 31)
Akşam olunca ben yapacağım salatayı
Şunları bir de şunları poşetten çıkarıp
Senin bu güncele takılıp türküsüz kalışın
Kekiği yok sayışın perhiz kuruntuları
Geride bir şey kalmıyor ama okuyorsun
Tanıyamamakla kalıyorsun dünyayı
İdris Ekinci
(Aşkar, 31)
İZDİHAM
Fatma Şengil Süzer’e teşekkür ederiz.