İroniyi gerçeklikten kaçmak için mi, yoksa gerçekliği ifade etmek için mi kullandınız?
Gerçek uçsuz bucaksız bir kavram. Daha ziyade beni rahatsız eden, zihnime diken gibi batan,
öz varlığımı ve insanlığın gelişimini menfî etkileyen olayları, durumları, olguları çarpıcı,
etkileyici, sorgulatıcı… bir şekilde ifade etmek için ironiyi tercih ettim.
Şiir de yazıyorsunuz, cümlelerinizdeki ezgiden belli oluyor sese ne kadar önem verdiğiniz. Bu
öykülere bir hissiyat atfetsek bu ne olurdu? Mesela acı bir kahkaha?
Her öykünün kendine ait bir duygusu var. Kişilerde yansıması ne olur bilemem.
Mizahta hep bir hüzün vardır, aslında bu sizin öykülerinize de siyaset etmiş. Mizah ve hüznü
bir arada düşünebilir miyiz?
Her türlü duygu sözün bağrından neşet ettiği için mizahta da bütün duygulara yer vardır. Çarpıcı bir
şekilde aynada gösterilen “biz” olunca aylak kahkahalar acı bir tebessüme dönüşecektir. Olması
gereken olmuyorsa öfkeleniriz. Öfkeleniriz çünkü olması gereken olmadığı için üzülmüşüzdür.
Beckettvari bir delilik mi, yoksa meczupluk mu?
Meczup; bir varlığın cezbesine girmiş, iradesi dışında kendini aşmış; deli, iradesiyle aklını
aşmış, aklının ötesine geçmiş demek sanki benim için. Beckettvari delilikten kastınız ne, tam
olarak bilemiyorum. Beckett hep bir idrak ve bilinç hâli bir akıl ötesi deliliğin simgesi gibi. Yer
yer bilinçli delilik, yer yer cezbeye uğramış bir benlik diyelim.
Dilde hep bir farklılık arayışınız var, bir de kendine has bir Aynur Dilber üslubu yerleşiyor
cümlelere. Bu farklılık arayışı sizi tedirgin ediyor mu?
Hiç etmiyor. Ben taşlarla ilgilenmiyorum ki sözle ilgileniyorum. Sözün ifade ediliş biçimleri var. Şiir
de yazıyorum, hikâye de. Hikâyede de mizahı, ironiyi denemek taşa dair bir eylem değil, söze dair
bir eylem. Yazar yaratıcılığını hem üslûpta hem konuda göstermeli kanaatimce. Anlamı ancak bu
bütünlükle zirveye taşıyabiliriz.
Bir Aynur Dilber üslûbu oluşuyorsa ne mutlu bana. Yazarların yeni şeyler denemesi, yeniliği
beceremeyenler, buna teşebbüs dahi etmeye cesareti olmayanlar tarafından hor görülüyorsa
orada dar bir bakış açısı olduğunu çok rahat söyleyebilirim.
Tavşan dağa küsmüş bir gün. Dağın kalbi buna dayanamamış. Derdinden dağlanmış da dağlanmış,
büyümüş de büyümüş ve dağ bugünkü hâlini almış vesselam.
İzdiham Dergi