garsona
“çocukluğuma dönmek istiyorum” sipariş ediyor herkes
herkes naylon kelimelerle konuşmaktan yorgun
herkesin parmak izine bak: “herkes”
yan masada anıların başında nöbet tutmaktan bıkan adam
bir dilenciye sadaka olarak veriyor onları
tavanından mutsuzluk ağları sarkıyor dilencinin
evini yumruk büyüklüğünde keşkeler basıyor
bu dilenci iflah olmaz artık görürsün
ne zaman yumruğunu masaya vursa gökten kuşlar düşer
ne zaman konuşsa ağzından sarmaşıklar çıkar
toz içindeki şarkıcıya bak
kendisiyle iki ayrılık şarkısını topluyor, ne çıktı
yıllar önce yüzünden düşüp mazgal deliğine yuvarlanan gençliği mi
bildim bileli mazgal deliğine elini sokmaya çalışıyor bu şarkıcı zaten
garson masayı “ yazık” kelimesiyle silerken
kırıntılar ellerini kesiyor
çorba içen şu ihtiyarın sırtı ise
dünyanın ona yaptığı işkence izleriyle dolu
söndürülmüş sigaralar, yanlış insanın peşinden gitmeler, vesaireler
yüzünü bir nehirden çalıp pet şişeye koymuşlar yıllar önce ihtiyarın
market rafına yerleştirir gibi bir hayatın içine yerleştirmişler
bu esnaf lokantasına gelince
kırışık bir çorba sipariş etmiş
kırışık bir ekmek istemiş
babasının onu omzunda taşıdığı günleri aramış menüde bir de
bu lokanta
yırtık yüzlerce elbisenin terziyi beklemesi sanki
bir levent gemisini lokantanın önüne demirlese
ve okyanusla yıkasa bizi
Ayşe SevimİZDİHAM