Site icon İzdiham Dergi

Berat Karataş, Bu Hafta Gösterime Giren Filmler

Görümce

Gupse Özay’ın senaryosunu yazdığı ikinci film Görümce. Türk sinemasında kadın senarist olmadığı için Özay çok takdir gördü, önemsendi. Fakat ilk filmi Deliha’nın içerik, karakter, üslup bakımından Recep İvedik’den ne farkı vardı?

Görümce filmi hikâye ve karakter olarak farklı bir deneme fakat başrol yine fazlaca abartılı özellikler yüklenerek karikatürize edilmiş. Gelin-görümce ilişkisi Türk kültüründe hep dert yanan ve bolca komedi barındıran bir hikâye. Özay filmi yazarken kendi görümcelik deneyimlerinden yararlandığını söylüyor. Dediğim gibi özgün bir konu fakat daha iyi senaryolaştırılabilirdi.

 

 

Filmin konusu ise şöyle; erkek kardeşine aşırı düşkün olan Yeliz, kardeşi Ahmet’in bir kıza evlenme teklifi etmesiyle dünyası başına yıkılır. Abartılı görümce içgüdüleriyle kardeşini, kız arkadaşı Deniz’den ayırmaya çalışır. Bu yolda arkadaşlarından da destek alan Yeliz türlü oyunlara başvuracaktır. Ahmet ablası ve sevdiği kadın arasında kalacaktır.

Filmin yönetmen koltuğunda Kocan Kadar Konuş ve Patron Mutlu Son istiyor filmlerinin yönetmenliğini yapan Kıvanç Boruönü oturuyor. Oyuncu kadrosu ise Gupse Özay, Eda Ece, Buğra Gülsoy, Zeynep Kankonde ve Dilşah Demir gibi isimlerden oluşuyor.

Müttefik

Müttefik, bu haftanın en iddialı yapımlarından biri. Back to the Future, Forrest Gump, Cast Away gibi filmlerin Oscar’lı yönetmeni Robert Zemeckis yönetiminde çekilen filmin senaristi Steven Knight. Başrollerde ise başarılı oyuncular Brad Pitt ve Marion Cotillard var. Performansları gerçekten takdire şayan. Her rolün altından başarılı bir şekilde kalkan Brad Pitt ve Oscar ödüllü aktris Marion Cotillard güzel bir uyum yakalamışlar ve oynadıkları rolle özdeşleşmişler.

Savaş-gerilim-aşk türlerini kapsayan film tarihi bir yapım. 1940’larda geçen hikâyede İngiliz ajan Max Vatan ile Fransız ajan Marianne Beausejour Kasablanka’da bir görevde iken tanışırlar ve evlenirler. Daha sonra Londra’ya taşınan çift küçük kızları ile güzel bir hayat kurmuşlardır. Fakat Max, eşinin Nazi ajanı olma ihtimali ile karşı karşıya kalır. Bu düşünce aklını kurcalarken evlilikleri farklı bir boyuta doğru ilerler.

Efsane yapım Casablanca’yı anımsatan film sağlam bir ekiple güzel bir başarı yakalamış. Tabii “Hollywood effect”i de unutmayalım. Büyük bütçeli, özenilmiş bir yapım. Güzel bir kurgu, oturmuş karakterler, sağlam senaryo ve ölçülü aksiyonuyla izlemeye değer bir film Müttefik. Bu haftanın belki de en iyisi.

 

 

Kahraman Ördek

Bu haftanın animasyon yapımlarından biri Kahraman Ördek. Film Rusya ve Çin ortak yapımı. İlginç bir birliktelik. 3D animasyon olma özelliği taşıyan filmin yönetmenliğini Viktor Lakisov yapıyor.

 

Günlerden bir gün göç eden bir yaban ördeği sürüsü çok güzel, muhteşem doğa güzellikleri olan bir adayı görürler. Burayı Hawaii sanarak yerleşmeye karar verirler. İndikleri yerde de başka bir ördek sürüsü vardır ve iki sürü birbirini pek sevemez. Adada dolaşan efsaneye göre kahraman “Güneş Ördeği” sürüyü ve adanın enerji kaynağı olan Güneş’i korumakla görevlidir. Olağanüstü güçleri olan Güneş Ördeğin’ e kötülük yapmak isteyen bir cadı, adaya karşı saldırıya geçer. Daha önce iyi anlaşamayan iki ördek sürüsü bu kötülük karşısında güçlerini birleştirir. Adayı savunurlar.

İlk hafta sonunda 27.000 gişe yapan film, kanımca yeni haftayla beraber vizyona giren animasyon filmleri nedeniyle seyirci sayısını çok da artıramayacaktır.

 

Haftanın Önerisi

Castaway on the Moon – 2009 (Yön: Hae-jun Lee)

Uzak Doğu sinemasını aslında çok da sevmediğimi evvelden söylemiştim bir yazıda. Ama siz değerli okuyuculara film önermek için zihnimi kurcalarken yine durağım Güney Kore oldu.

Modern dünyanın kirli zamanlarında, para, kalabalık, yalnızlık ve yoğun iş temposu içinde geçen bir “kaçma girişimi” hikâyesi. Girişim diyorum, çünkü başarısız bir deneme. Kendini şehrin içinden geçen bir nehre bırakmak isteyen başkahramanımızı, köprüde; takım elbiseli, kravatlı ve sinekkaydı tıraşlı yüzüyle görüyoruz. İntihar eden başkahraman ölmez ve nehrin ortasında olan bir adaya sürüklenir. Bir şehir merkezi, her yer gökdelen ve plaza. Ortada, küçücük bir adada, sesini duyurmaya çalışan bir “kazazede”. Ve evinden hiç çıkmayan asosyal bir kızın adadaki bu adamı fark etmesi. Filmin ana hikâyesi bile başlı başına muazzam. İzlediğim zaman beni oldukça etkilemişti. Modern şehrin içinde, bir adaya düşme hikâyesi.

Film hakkında söylenecek çok şey var fakat büyüsünü biraz da siz izleyince keşfedin istiyorum. Keşfedilen her yenidünya insana huzur ve şevk veriyor. Sinema da böyle. Bir kâşif olmalı izleyici.

Filmin yönetmenliğini Hae-jun Lee yapıyor. Yönetmenin filmografisine bakınca üç film görüyoruz. Açıkçası böyle bir filmi yapan birinden çok daha iyi filmler bekliyordum fakat beklediğimi bulamadım.

Filmin başrolleri; Jae-yeong Jeong ve Ryeowon Jung. Özellikle adadaki tek başına performansıyla Jae-yeong Jeong’un harika!

Muazzam senaryosu, sağlam hikâyesi, başarılı oyunculuklarıyla Castaway on the Moon kesinlikle görülmesi gereken bir yapım. Eğlenceli, sıkmayan ve sonunda size bazı düşüncelerinizi sorgulatacak bir film. Hadi bu hafta sonu biraz düşünelim(!)

 

 

Berat Karataş

İZDİHAM

 

 

Exit mobile version