belki gözleri kendinden uzak acıya memur
annendir ekmekler ufalar göğü kapısına toplamış
kenarda ülkenin doğusu gibi dürülmüş çarşaflar
bilmenin arzusuna yatırıp incir kokuşlu bedenini
sataşmaya memur edilmiş gökle aranda…
bu gökten payına neler düşecek bil
şarkılanmış bir rüzgârla nisan öğlelerinde odanda
mimozalar böyle esrarlı ağzı saklı ve lal
babandır gözleri dövecek ceplerinde hüzün rengi leylak
aceleyle toplanmış gibi iki kardeş balkondan
ablan dicle’den beri düşmüş bir at yollara yorgunmuş
heyecanlar verdik biz can katık bir ölüye inat
titredin ama biri vardı ki denizi gelmemiş bir adamdı adı cemal
aşklar söndürürdü sağ eliyle ufaltıp hevesler masallar
toplanmayı bekleyen ağrıydı bilmedin içi hiç
şimdi bakır rengi almış rütbesiz bir er yavaş
kalbiyle duymuş bir çocuk toza bulanmış her anıda
bacaklarını taşıyamadığında tarağına takılmış bir bitle
yüzü ağlar toplamış kadın şimdi az bulunur
nöbet tutulmuş kapı önlerinde olgunluğa eriştiğinde
beni böyle benden uzak bil
Betül Tarıman, Kar Merdiveni kitabından
İZDİHAM