Dumlupınar Üniversitesi Sosyoloji lisansını tamamladıktan sonra yüksek lisansını da aynı üniversitede tamamladı. Sosyolojik çalışmaları mekân, kent, şehir ve edebiyat sosyolojisi üzerine yoğunlaşmıştır. Şiirleri, denemeleri, kitap değerlendirmeleri ve eleştirileri birçok dergide yer aldı. kitaphaber.com.tr sitesinin kurucuları arasında yer alıyor ve 2012 yılından beri kitaphaber.com.tr’nin editörlüğünü, 2015’ten itibaren genel yayın yönetmenliğini yapıyor. İzdiham Yayınları’ndan çıkmış iki kitabı var. Kentle Kavga & Mustafa Kutlu Öykücülüğünde Mekan ve Kebikeç.
1.Niçin yazıyorsunuz?
Dünya’ya fırlatılmış olmanın vermiş olduğu acı ve gurbet duygusu insanın ontik yanının anlaşılması bakımından önemli. Acı çeken, ağrıyan, ağrıdıkça buna bir çare arar, vesilelere sarılır veyahut aynı acıyı çekenlerle bir arada olmaya çalışır. Çünkü acı, insanî olana bir vurgu taşır, insan kalabilen acı çeker ve insan olan bu ağrıyı bilir. Yazmak işte bu ağrının bir nevi dışa vurumudur. Hem sebep hem de sonuçtur. Acı, ağrı literatürde dert olarak anlamlandırılır. Derdi olan bu derdi söylemeli… Benim derdim var. İnsanlık adına, insanlık adına dertlendiğim unsurları insana söyleme, insanın insan olarak kalabilmesi adına bir mücadelem var.
2.Yalnız olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Kimi zaman. Sürekli olmasa da öyle. Ülkesinden sürgüne gönderilen bir müzisyen gibiyim. Bazen de dünyaya sürgüne gönderilmiş bir uzaylı… İçimde incinmiş çocuklar var. Cesetleri kıyıya vurmuş çocuklar, uçurtması silahla taranmış çocuklar, babası ölmüş çocuklar var, annesi ölmüş çocuklar var. İçimde bir dolu insanın çocukluğu var. Bu çocukların sesleri gittikçe beni soyutluyor. Dışımdaki kalabalıktan içimdeki kalabalığa yürüyorum. Bu yüzden her insanın içerisinde mükemmel bir yalnızlık vardır, olmalıdır da.
3.Edebiyat delilik midir?
Bunu bu çağ için söylersek evet. Düşünmek bu çağın insanı için artık bir eylem biçimi değildir. Her şeyin fasfood şeklinde sunulduğu bir çağda yaşıyoruz. Modern insan için her şey hazırdır, birileri onun yerine yapmıştır, düşünmüştür, süslemiştir ve ona sunmuştur. Bu yüzden de düşünmeyi yapmasına gerek yoktur. Çünkü düşünmek artık ona göre olmadığı için onun yerine düşünenler ona en uygun düşünceyi hazırlayıp sunmuştur. Edebiyat en başta, başkasının kafasıyla düşünmemeyi sağlar. Bu yüzden edebiyat, kendi aklına mukayet olma becerisidir. O beceri de bu gün delilelerin elindedir. Çünkü deliler başkasının aklıyla hareket etmez.
4.Sizi özetleyen en iyi cümle nedir?
Hiçbir insan özetlenebilecek kadar uzun bir cümleyi barındıramaz benliğinde.
5.Sizi yazmak mı daha çok heyecanlandırıyor; yoksa eserlerinizin okunması mı?
Burada okurlardan özür dileyerek, yazmak diyorum. Okunmak çok da umurumda değil. Çünkü yazmak, yazan için bir hayret vesilesidir. Yaratım sürecine tanıklık etmektir.
6.Yeni bir kitap yazmayı düşünüyor musunuz?
Her yeni kitap bir diğer kitabı doğuruyor.
7.Derin sularda yüzmek mi; yoksa beş yıldızlı bir otelin havuzu mu?
Kendimi kurtaracak kadar yüzme biliyorum bununla derin sulara açılmaya çalışıyorum.
8.Yürümek mi makam aracı mı?
Varlığın dilini anlamak, sesini duyabilmek, özümsemek için yürümek… Heidegger düşünürken her şeyin yavaş ve yalnız hale geldiğini ifade eder. Bu yalın hali elde edebilmek için bütün düşünürler uzun yürüyüşlere çıkmış, zahiri ve batınî bir yolculuk yapmıştır. Tasavvuftaki seyri sülük da bu tarz bir yolculuktur. Her adımın seni o serüvene bağlar… yolda olmak önemlidir, yürümek yolda olmanın, yolu incitmemenin, yolun lezzetine vâkıf olmanın ifadesidir.
9. Boş zamanınız var mı?
Uyurken.
10.Size sorulduğunda en nefret ettiğiniz soru hangisidir?
Soran kişinin yaklaşımına göre değişebiliyor.
12.En sık kullandığınız kelime hangisi?
“Bir”
13.Kıskandığınız bir yazar var mı?
Yok.
14.Nobel edebiyat ödülü sizin için ne ifade ediyor?
Konjonktürel bir ödül.
15.Yazdığınız metnin bitmiş olduğunu nasıl anlıyorsunuz?
Yazıdan sonra bende oluşan rahatlık hissiyle.
16.Okumaktan keyif aldığınız yerli yazarlar var mı?
Var. Tek tek sayıp, saymadıklarımı üzmek istemem.
17.Türkiye dışında başka bir ülkede yaşasaydınız bu hangi ülke olurdu?
Başka Türkiye yok ki.
18.Sizi diğer yazarlardan farklı kılan nedir?
Bunu okuyucu söylemeli.
19.Çay mı portakal suyu mu?
Çoğunlukla çay.
20.Okurlarınızla aranızda bir gönül
bağı var mı?
Yok.
21.Yazarlık kurslarına inanıyor musunuz?
Yazarlık, tornacılık değil ki kurslarda öğretilsin. Bu kurslarda sadece usul öğretilir. Yazmanın ilk usulü bol bol değil, çok çok okumak ve bir derdi yüklenmektir. Bu kurslarda dert öğretilmiyor.
22.En sevdiğiniz Edebiyat Dergisi hangisi?
Her edebiyat dergisini önemsiyorum. Çünkü dergicilik bir gönül işidir, büyük emek ve fedakârlıklarla çıkıyorlar. Maddi kaygısı olanlar edebiyat dergisi çıkartmaz zaten. Edebiyat Dergileri, bir mefkûrenin, güzel amaçların bileşimidir. Rahatsızların işidir. Bunu bir dönem dergicilik tecrübeme dayanarak söylüyorum. Birçok sıkıntılı süreçten sonra dergi piyasaya çıkıyor, bu bakımdan mümkün mertebe dergileri takip etmeye çalışıyorum.
Bilal Can
İZDİHAM