geçitte can veren otostopçular nihayetin akşamında
salınıp durur med vakti şimdi evli adam evine
köylü köyüne ya da cehennemin dibine
demek kadar asabi değilim üstelik
üzerimizden çok uçak geçti çok rüzgar çok kuş
gecikmiş bir gizli öykünmeydik garip akımına
sonra yas bağladık dilimize yenilmek düştü
dilimize evet isyan dilimize susmak dilimize başka
aşka değen hecelerde isyan provaları
şavkıyan ve epriyen biraz da oldurgan filli
ekmek arası martı satan dönerciler düştü
çok sürrealist cümleler yazdım
yüzümde kara bir leke gibi duruyordu Picasso
romantik bir chavez düşlemeliyim ya da che
en bilinmez yarama en bilinir sözler adamalıyım
mesela ekmek kaç para sigara kaç lira çay beleş mi
sen öyle öykünmelerinle kal aydoğan
bilmezsin bir öğrencinin kaç dal sigarayla geceyi tükettiğini
bu yüzden hiçbir şiirde geçmeyecek belki de adın
bu yüzden belki de sulhi ceylan gibi carlos santana gibi
direksiyonu göbeğiyle kullanan kamyon şoförleri gibi
olamayacaksın hiçbir zaman
şimdi sen made in china’nın hangi kolda yazdığını da bilmezsin
bilmezsin çünkü ben de seni bilmiyorum
şehrin varoşlarından saldırırlar insanlar gökdelenlere
bu kır yarışındaki pentagramın tavan yapmasıdır
hiçbir monografi hiçbir istatistik ve cimlastik
bir ninenin yün eğiren elleri kadar ne sahidir ne de cömert
parlıament içiyorsam şimdi winston blue bulamadığım içindir
çünkü hiçbir gece açık olan bakkalda her istediğini bulamasın
bulamazsın çünkü seri sonu indirimindekiler genelde made in china
ve leke tutmaz bir kapı kolu icat edersem ki niyetim yok
kirlenen kapılara ve bozulmuş düzene iliştirmek kadar usta
elektirik tutmayacak kadar elektirikçi olacağım
çünkü ekmek arası yarım ekmek yemek gibidir bazen şiir
ve şiir zaten durduğun yerde kapitalizme reddiye edip cansever’e nazire
ismet özel’e güzelleme yazmaktır.
biz söylüyorsak türkiye’nin enlem ve boylamını buna inan
inan ki hala yerinde duruyor 26-45 ve 36-42
biz söyledik diye bozulmaz ve aşınmaz bir cümledir hem bu.
hem bu itlaf ettiğimiz bir gecenin armağanı yani ki çaysız kalmış dilimin
epridiği pörsüdüğü kargışladığı bir uykusuzluktur
çünkü varken hala vizelere bir hafta ve varken hala işlenecek ders
o zaman toplu bir harakiri yapmak lazım matahari Gandi yani
yani tuz yürüyüşü yani amerikanın leke tutmuş tarihi
ve tahrif edilmiş bir amerikan sosyolojisi
metodolojik bir intihar bırakıyor dilime durkheim
ve hala pareto’yu özlüyorum hala şeriati’ti
hala bir beethoven’i hala bir vava leyliyi
ah tamarayı sonra
ben dilinde pelesenk bir aşkla arşınlamadım sokakları
sokaklar dilimde yaralı bir sevme biçimidir
yağmurlu bir gecede truvanın fethediliş hikayesini
ve izlediğim herhangi bir filmin etkisindeki sabahı
hiç aramadım hiç anımsamadım hiçbir türküye katık etmedim
bilal can
İzdiham