Eleştiri, birçok insanın kabullenmekte zorlandığı, fakat doğruların yanında durmanın daha önemli olduğunu bize gösteren bir yöntem. Bir sabitesi olmayan postmodern dünyayı, gündelik ve genel geçer kurallara göre değerlendirmek, zaten dünyayı sabitesiz hâle getiren en büyük neden. Hele ki edebiyat söz konusu olduğunda, yoğun emeklerle meydana getirilen bir eseri bu ölçülere göre değerlendirmek, bizi tarifsiz bir kargaşayla baş başa bırakır. işte bu nedenle, tüm bu mazeretleri göz önüne sermek ve her edebi çabaya hakkını teslim etmek için eleştiri kaçınılmaz olarak karşımıza dikilir.
Bir eser eğer değerliyse eleştiriye tabi tutulur ve onun neden iyi olduğu ile ilgili argümanlar sırası ile dile getirilir. Böylece eser değerini ve özgünlüğünü korumayı sürdürür. Değilse zamana teslim edilir ve böylece zaman, ona hak ettiği değeri kendi akışı içerisinde biçer. Bilal Can’ın Kebikeç adlı çalışması, dosya içerisinde işlenen birçok farklı eser ve yazarı tanımamızı sağladığı gibi eserin alt başlığında da belirtildiği üzere kitaplardan kitaplara bakmamızı sağlamış. Eserlerin niyeti, okur üzerindeki etkisi, eserlerin değerlendirilmesi için harcanan zaman ve emek, zamana ve zemine uyumu veya tezatlığı, edebi değeri vs. gibi birçok kriter değerlendirme ölçütleri olarak kullanılmış.
Eleştirmen veya eleştirinin görevi, ele geçen her eser hakkında fikir beyan etmek değildir elbette. Eleştirmenin okuma tecrübesi ve bununla birlikte okura, okuma açısından sıçrama yaptıracak eserleri bulma kabiliyeti de beraber bulunması gereken yeterliliklerdir. Çünkü sadece tenkit etmek üzere bir uğraş içerisine girmek beyhude bir çaba olarak kalacaktır. Nitekim Kebikeç’te bu durumlardan vareste olan bir eser olarak, değerlendirmeye tabi tuttuğu eserleri sadece türe özgü bir kalıp içerisinde tutmadan, arka planda duran tüm elemanları ile değerlendirmeye almış.
Romandan öykü ve şiire, türe özgü teknik yöntemler açıklandıktan sonra, bu yöntem ve açıklamaların yazar ve eserleri üzerinden incelemeleri sunulmuş. Can’ın, Feridüddin Attar’ın Mantıkut-Tayr eseriyle başlayan inceleme çabası, Mustafa Kutlu’nun Yokuşa Akan Sular ve Zafer Yahut Hiç eserleri ile devam etmiş. Sabahattin Ali’nin Madonna’sı, Kafka’nın Dönüşüm’ü, Herman Hesse’nin Demian’ı, Orwell’in Hayvan Çiftliği roman ve öykü örnekleri olarak kritize edilmiş. Şiirde ise Sezai Karakoç, Yaşar Bedri, Arfi Ay, Kemal Sayar, Ali Emre, Ali Ayçil gibi isimlerle karşılaşıyoruz. Eser, Kitaplardan Yazar Portreleri Çıkarmak başlığı altında, bir yazara ait eseri okuduğumuzda aslında zihnimizde oluşan ve her zaman orda duran o görünmez portreyi Ali Ayçil, Tarık Tufan ve Ahmet Hamdi Tanpınar üçlüsü üzerinden görünür kılmaya çalışmış.
Eleştiri kültürünün geride kaldığı bir yerde eleştiri, kaçınılmaz olarak kötü bir eylemdir ve eleştirinin bu şekilde algılanması onun yapıcı olan ve geliştirici tüm olumlu yönlerini de yok eder. Bunun sonucu çağın insanının zihinsel olarak daralması ve katı sınırlar ile aşırı korumacı davranmasıdır. Bilal Can’ın, özellikle eleştiriye tahammül konusunda zor zamanlardan geçen bu çağa böyle bir çalışma ile cevap verip katkı sunması bu çabayı çok daha değerli kılmaktadır. Kebikeç, sadece ilgilisi için değil eleştirinin değerini bilen herkes için kıymetli bir çaba.
Kebikeç / Kitaplara Kitaplardan Bakmak, Bilal Can, İzdiham Yayınları, Baskı 2019, 216 Sayfa
Uğur Cumaoğlu
İZDİHAM