Konumuza dönersek… Mei mini mini bir çocukken, arkadaşları bir tavşanı öldürüp suçu bu zavallımın üzerine atmışlar. Bu garibim de kabuğuna çekilmiş, “Madem ki arkadaşlar bizi sırtımızdan bıçaklıyor, o zaman onlar olmadan daha iyi oluruz, en azından hayal kırıklığına, ihanete uğramayız, kendi kendimize yeteriz.” gibi bir düşünce benimsemiş ve herkeslerden uzak duruyor.
Bu yakışıklı da Yamato… Mei’ciğimiz ile aynı okulda. Tabii ki, görüyorsunuz bir içim su gibi, okulun popi öğrencisi. Kızlar bunun peşinde. Ama bu pek ilgilenmiyor, bütün kızların aynı olduğunu düşünüyor.
Bir şekilde, ne şekilde olduğunu söylemeyeceğim, bizim sessiz, içine kapanık kızımızla yolları kesişiyor. Yamato, Mei’den etkileniyor ve onun peşine düşüyor. Ama peşine düşüyor dedim diye zannetmeyin ki kötü çocuk. Değil. Sadece beğendi, sevdi kızı.
Bu beklenmedik ilgi karşısında afallıyor Mei. Oğlumuzun popi olması da bir anda tüm gözlerin Mei’ye ve ikisinin arasındaki şeye çevrilmesine neden oluyor. Bütün bunlar Mei gibi bir kız için ürkütücü ve karmaşık şeyler…
Bu oğlan popi olunca ve yakışıklı olunca beğeneni de çok oluyor haliyle… Okuldan başka bir kız da beğeniyor bunu, Mei ile aralarına girmeye de çalışıyor ama sonra vazgeçiyor. Ne oluyor da vazgeçiyor onu anlamadım ben de. Ama Mei’ye yardımcı oluyor falan, kanka oluyorlar.
Anime fena değildi. Ama Mei’nin o sessiz halini sevemedim. Ay bir açılamadı, bir kendine gelemedi, bir insan olamadı. Onun bu kadar silik bu kadar varla yok arasında olması sinir etti beni.
Dediğim gibi, animede herkesin bir travması var. Herkes geçmişinde yara almış. Her bir karakterin bir hikâyesi var. 13 bölümlük bir anime olarak güzeldi ama mangası nasıl bilmiyorum. Çünkü mangalar daha uzun oluyor genelde. Uzatılması halinde bayabilir gibi geliyor bana. İzlediğim en güzel aşk animesi değildiyse de, izleyebilirsiniz.
cessie, sibiryakoylusu
İZDİHAM