14 Mart 2016

Bu adamlar ne diyor kardeş?

ile izdiham

Devlet, sadece güvenlik amacıyla dinleyebilir ki onun da maksadı vatandaşının faydasına olmalı. Cirit atanların çok olduğu ülkemizde yeni bir cirit  dün internet sitelerine ve gazetelere düştü.

Yaklaşık yirmi yıldır gerek radyoda, gerek televizyonda sadece kültür sanat programları yapan Tarık Tufan’ın da dinlendiği ortaya çıktı. Acaba ne umuyorlardı bilmiyoruz. Ama bu yapılan şey ayıp, komik ve bayağı. 

SKL Hareketi ise Tarık Tufan’ın ne konuştuğuna dair tahminlerde bulundu. İşte o konuşma: 

Hava sislidir, ortamda blues çalmaktadır, çayın fiyatı 1.5 TL, oraletin fiyatı 1.25 TL, kapiçinonun fiyatı 2.30 TL’dir. Tavuk dönerin satılmadığı ortamda ayran yayıkla yapılmaktadır ki otantik bir hava katılsın. Tarık Tufan’nın aklına birden konferans yapmak gelir. Önce Selahattin Yusuf’u, sonra da Gökdemir İhsan’ı arar. Takvimler 2013’ü, aylar haziranı, günler perşembeyi göstermektedir.

Tarık Tufan: Selahattin Bey merhaba, hatta Gökdemir İhsan Bey de hatta. Şu an konferans görüşmesi gerçekleştiriyoruz.

Gökdemir İhsan: Çok kıymetli Tarık Bey, bizi aradığın için öncelikle sana teşekkür ederim. Ben de Tolstoy’u okuyordum. Geçen gün Mephisto’dan aldım. 16 TL idi, biraz pazarlık yaptım 14.5 TL’ye indirdiler. Açıkçası kırıldım Mephisto’dakilere.

Selahattin Yusuf: Merhaba arkadaşlarım, aziz kardeşlerim. Şu anda Samsun Vezirköprü’deyim. Vezir olmaya çaba harcıyorum. Sanırım olabileceğim. Şaka şaka. Bir etkinliğe geldim. Konuşma yapıp akşam uçağıyla geri döneceğim.

Tarık Tufan: Yolun açık olsun Selahattin Beyciğim. Samsun’a geçenlerde ben de gitmiştim. 19 Mayıs Üniversitesi’nde kısa ama etkili bir konuşma gerçekleştirmiştim. Gelirken bize bir miktar Holosko ve yara getirebilir misin?

Gökdemir İhsan: Sen çok yaşa Tarık Bey. Ben de Samsun’dan 66 adet kitap istiyorum Selahattin Bey. Okumak, okumak, sürekli okumak istiyorum.

Selahattin Yusuf: Holosko da zaten buradaydı. Onun yarasından getiririm Tarık Bey. Makyevalist bir insana benziyor daha çok.

Tarık Tufan: Modern insanın en büyük zaafı da bu Selahattin Bey. Makyevalizmin pençesinden bir türlü kurtulamadılar. Tarihteki ilk makyevalist Peçenek hükümdarı Hasan Kağan. Hasan Kağan, 1255-1308 yılları arasında yaşamış bir Türk hükümdarıdır. Epistomolojik olarak dolara asla inanmazdı.

Gökdemir İhsan: Ampirizm, bilgimizin kaynağında, yalnızca deneyin bulunduğunu söyleyen akımdır. Ampirizme göre insan aklında doğuştan gelen hiçbir bilgi yoktur. Başka bir deyişle mantık ilkeleri ya da  düşünmenin yasaları da denilen; özdeşlik, çelişmezlik, yeter neden, üçüncü halin olanaksızlığı ilkeleri; matematikteki kavramlar; tanrı fikri vb. aklımızda doğuştan hiçbir bilgi yoktur. İnsan zihni doğuştan boş bir levha gibidir. Yine ampirizme göre sahip olduğumuz tüm bilgilerimizi deney ve gözlemlerle, duyular aracılığı ile elde ederiz. Çocuk, sobanın yada ateşin sıcak olduğunu ve kendisini yakabileceği bilgisine deney ve gözlem aracılığı ile ulaşır.

Selahattin Yusuf: Haklısın Gökdemir Bey. Ben de şöyle düşünüyorum.

İndeterminizme göre insanlar ahlaki eylemlerde bulunurken özgürdür. Çünkü insan eylemlerini etkileyen, belirleyen veya kısıtlayan hiçbir etken yoktur. İnsan kendi özgür iradesini kullanarak özgürce eylemlerini yapar ve bu nedenle kişi davranışlarından sorumludur.
Zorunsuzluk. Belirlenmezcilik.
Determinizmi reddederek evrende meydana gelen her şeyin değişmez yasalarla açıklanamayacağını, nedensellik yasasına bağlı olmadan gerçekleşen olay, olgu ve süreçlerin de bulunabileceğini, İnsan iradesinin her zaman neden-sonuç zincirine bağlı olarak çalışmadığını ileri süren görüş.
Özgür olduğunu savunanlar (gerekirci olmayanlar); indeterministlere göre, insan ahlaki eylemde tamamıyla özgürdür. İnsan kendini özgür hissettiği için toplumdaki ahlak yasalarına özgürce uyar. Bu görüşlerden her ikisi de insan gerçekleri ile bağdaşmadıklarından üçüncü bir görüş ortaya çıkmıştır.
Kâinattaki sebep-sonuç ilişkisinin zorunlu olmadığını İleri süren, ilâhî ve insanî iradenin hürriyetini mümkün gören felsefî teori; determinizmin karşıtı.
Tarık Tufan: Anti-klerikalizm, kamusal ve politik yaşam veya bir kişinin günlük hayatı üzerindeki, kurumsal dini güçlere ve etkilere karşıt olan tarihi bir harekettir. Bu hareket, sadece sekülerlikten daha aktif ve partizan bir tavır ister ve hatta bazen kilise mülküne zarar vermek veya çalmak gibi şiddetli tavırlar alabilir.
Gökdemir İhsan: İngilizce kökenli bir sözcük olan clericalism, kilisenin nüfuzu/yasası anlamına gelmektedir. Bundan yola çıkılarak esasında Hristiyanlık ve kilise karşıtı bir hareket gibi algılansa da günümüzde her türlü dini baskıya karşı bir hareket olma niteliğini kazanmıştır.
18. yüzyılda dini ilgisizlik temeline dayalı olarak gelişen siyasi ve dini bir akım olan Anti-klerikalizm Kilisenin dogmalarına, imtiyazlarına, mülklerine ve siyasi nüfuzuna karşı çıkmıştır. 1789 Fransız İhtilali’nde aktif rol oynamıştır. Bu akım sonradan Portekiz, İspanya ve İtalya‘ya da yayılmıştır.
Kilisenin ve ruhban sınıfının politik etkisine karşı durulması ve bunların politikadan uzak tutulması yolundaki uygulamalara da Anti-klerikalizm denir. Daha ziyade Katolik kilisesinin siyaset alanına karıştığı ülkelerde bir kısım partilerin uyguladıkları bir politikadır.

Selahattin Yusuf: Benim konferansa dönmem gerek Tarık ve Gökdemir Bey. Ama şunu da söylemeden telefonu kapatamam asla.

Kinizm ya da sinizm, sofist Gorgias’ın ve daha sonra da Sokrates’in öğrencisi olan Antisthenes’in öğretisidir. Antisthenes, Kynosarges Gymnasion’da okulunu kurmuştur.
Kinik okulun, kyon kelimesinden türediği söylenmektedir; kyon ise köpek ya da köpeksi anlamındadır. Kinik okul, bu nedenle Sokratesçi okullardan biri kabul edilir. Anthisthenes mutluluğa ancak erdemle ulaşılacağını ve bu erdemin de dünyevi hazları yadsımakla mümkün olabileceğini (mülkiyet, aile, din v.b. değer ve yargıları reddederek) savunmuştur.
Kinizme ün kazandıran, dolayısıyla kinizmin yayılmasını sağlayan Diogenes’tir. Diogenes bu öğretiyi eyleme dönüştürmüştür ve gerçek erdeme ancak bu şekilde ulaşılacağını savunmuştur. Rivayete göre Diagones yaşamını bir fıçının içinde devam ettirmeye vardırarak, toplumsal gereksinmelerden kendisini tamamen yalıtmaya yönelmiştir.
Tarık Tufan: Fatalizm, her şeyin önceden doğaüstü bir güç tarafından belirlendiğini ve hiç kimsenin bu yazgıyı değiştiremeyeceğini savunur. Önceden belirlenmiş bu yazgıdan ötürü birey özgür değildir, dolayısıyla sorumluluktan söz edilemez.
Fatalizm, cebriyye, kadercilik, yazgıcılık veya sabitkadercilik adlarıyla da bilinmekte olup, her şeyin önceden doğaüstü bir güç tarafından belirlenmiş olduğunu ve kimsenin bu belirlenmiş yazgıyı değiştiremeyeceğini ileri süren görüştür.
Fatalizm anlayışına göre, insan istesin istemesin, olaylar kendi iradesinden başka bir iradenin yönlendirdiği yönde gelişir ve insan iradesiyle ne kadar çaba harcarsa harcasın, sonuç daima üstündeki o iradeye göre gerçekleşir. Fatalizm determinizmi ve nedensellik kuralını ve insanın iradesinin özgür olduğunu kabul etmez. Bu anlayışa göre insan sevap ve günah işlemeye zorunludur ki, böylece sorumluluk da ortadan kalkmaktadır. İnsanın tüm eylemleri bir başka irade tarafından düzenlenmiştir. Daha açık bir deyişle, Tanrı’nın iradesi dışında irade yoktur, insandaki irade de Tanrı’nın iradesinin tecellisidir. Bu duruma göre, varlıkların ezelden ebede kadar yaptıkları her şey, otomatik bir faaliyet olup, varlıklar birer otomat, birer kukla durumuna düşmektedirler. Tanrı’nın varlığını kabul etmekle birlikte, evrende nedensellik kuralının geçerli olduğunu ve ruhların İlahi irade yasaları’nın gerekleri dahilindeki gelişimlerini özgür iradeleriyle belirlediklerini kabul eden neo-spiritüalistler fatalizmi bir hakikat yolu olarak görmezler.
TELEFONLAR KONUŞMALARI DİNLEYEN  ADAM, BİR BAŞKA DİNLEYENE DÖNER. KULAKLIĞINI ÇIKARIR VE ŞÖYLE DER:
Kardeş, bunlar ne diyor? 
SKL Hareketi
Ya bizim efkarımız ne olacak?
İZDİHAM