İnsan otuz yaşadığında n’apar? Dili dişi ağrır; dindışı ağrır. Gençlik lekesi çıkmaya başlar
ovuşturdukça bağrını… İnsan kırk yaşadığında n’apar? Karşı odada alıngan bir ceylan
biblosu besler; yapayalnız porsuğu için./
Bugün sokağa çıkmış gibiyim
Sokağa çıkmış gibi
eve dönüyorum
sığmaya sararmaya
Hırkam vestiyere sığınıyor
ben şu tekil pencereye
halsiz kahveye
uluyan hasta köpeklere
bir yanı kurumuş zeytin ağaçlarına
şu çok yapraklı kitap gibi dut ağacına
oradan ayın döş kanseri toprağa yansımasına
sarılmak istiyorum iyi bir habere
Bugün iyi bir habere ihtiyacım var
‘işte geldim’ diyen sevgili sese
kasılmış şu kuş cesedimi
gövdemi pamukla dolduracak ellere
ten rengi bezlere
ketenlere
beni gündöndüren tarlalara
serpene ucuna dikenlere
Beni kibrit gibi yitirenlere
Hem
beklerken unuttuğum trenlere
Yoksa
boğulur içimdeki alıngan ceylanım ve
sessiz
yapayalnız porsuğum
testere gibi koynumdan fışkırır
ölür
Bünyamin K.
İzdiham