İbrahim Tatlıses’in 1980 sonrası müzikal dönüşümü ve arabesk müzik üzerinden farklı popülerlik kazanmaya başladığı zaman dilimini merkez alan “12 Eylül Şiddeti ve Arabesk” (Akın Ok) isimli kitabın müzik sosyolojisi açısından kıymetli bir eser olduğunu düşünmüşümdür hep. Çünkü toplumsal değişimlerle müziğin teknik dönüşümü arasında senkronik bir ilişki vardır ve kitap bu ilişkiye dair önemli veriler sunuyor bize. Ok’un tespitiyle, 1970’ler arabeskin ilk dönemi olarak kategorilendirilirken, bahsettiğimiz toplumsal değişim ardından 80’lerde bu türün yeni bir evreye geçtiği gözlemlenir. Bu ikinci dönemin bir tarafında 70’lerin ağır politik ortamından sıyrılmış, yeni göç dalgası ile metropollere akın etmiş, yaşama biçimini hızlandırmış dinamik bir toplum varken, diğer tarafında Özal’ın getirdiği göreceli özgürlük ortamı sayesinde yurt dışından ithal edilen yeni stüdyo, enstrüman ve kayıt teknolojisinin imkanlarını buluruz.
80 sonrasının toplumsal, müzikal değişimine eleştirel yaklaşan kitap birbirinden değerleri sanatçı, aranjör, enstrümanist, besteci, söz yazarlarının söyleşilerden meydana gelmesi ve bahsettiğim önemine rağmen bence dönemin en simgesel ismi olduğunu düşündüğüm Burhan Bayar’a yer ver(ile)memesi açısından eksik kalmış bir çalışmadır. Gerçi kitabın sunuş metninde ismi anılıp (s.16) ilerleyen sayfalarda yine çok önemli bir besteci, yorumcu, aranjör olan kardeşi Uğur Bayar ile gerçekleştirilen bir söyleşiyi okuyoruz ancak Burhan Bayar’sız bir dönem çalışmasının her açıdan fotoğrafın bütününü görmeyi zorlaştıracağını söylemeliyim. Kaldı ki Tatlıses-1980 sonrası ilişkisini konu edinen bir kitabın Burhan Bayar’sız olması meseleyi kavramayı temelden güçleştirir. Çünkü İbrahim Tatlıses’in 80’lerde geniş kitlelere ulaşıp, milyonları aşan albüm satışları yakalamasının en önemli sırrı Burhan Bayar ile ortak çalışmasıdır.
Salt Tatlıses için değil, Müslüm Gürses’ten Gökhan Güney’e, Emrah’tan Bergen’e kadar döneme damgasını vurmuş sanatçıların albümlerini hazırlayan isim olmasının dışında Kibariye’den, Bülent Ersoy’a, Burhan Bayar besteleri okumayan neredeyse kimse yok gibidir o yıllar açısından. Ki sonraki zaman dilimlerinde de piyasanın Bayar’ın bestelerine yönelik ilgisi hiç durmadan devam etmiştir. Dolayısıyla bütün bu önemli albümlerin müzik yönetmenliğini yapan, orkestrasyona verdiği ruhu ile dönemin müzikal aurasını biçimlendiren, besteleri üzerinden 80 sonrasının bireysel ve toplumsal duygu haritasını ortaya koyan bir isim olarak Burhan Bayar’ın müzik sosyolojisi açısından öneminin giderek daha da anlaşılacağını tahmin etmek güç değil.
Ben 1980 sonrası müzikal değişimimizin en simgesel albümünün İbrahim Tatlıses’in “Mavi Mavi”si olduğunu düşünüyorum. Ve Bayar Müzik etiketi ile yayınlanan “Mavi Mavi” baştan sona Burhan Bayar imzasını taşıyan tarihsel bir çalışmadır. Albümün A yüzü bir eser hariç (“Bırak Gitsin”, Uğur Bayar şarkısı) Burhan Bayar bestelerinden oluşmakta, B yüzü ise anonim türküler ve türkü formunda bestelenmiş eserlerden meydana gelmektedir. Ayrıca A yüzünün aranjesini Burhan Bayar’ın, B yüzünün aranjesini ise Arif Sağ’ın yaptığını not düşelim. Albümlerin bir yanında arabesk eserler, diğer tarafında türkülerden seçilen repertuar şeklindeki formun artık Burhan-Uğur Bayar imzasını taşıyan çoğu albümde bir tarz biçiminde çoğaldığını görürüz. 1985 yılında çıkan bu önemli çalışmanın hemen ardından yine Burhan Bayar yapımı halinde sunulan “Gülüm Benim”(1986) için de benzer değerlendirmeyi yapmak gerekli. Bu iki albümde artık arabesk müziğin kült eserleri haline gelen ve hepsi Burhan Bayar bestesi olan “Mavi Mavi”,“Sevmek”, “Yalnızım”, “Gülüm Benim”, “Gülümse Biraz”, “Yıkılmışım Ben” gibi efsane şarkılar vardır.
Müslüm Gürses’in 80 sonrası daha geniş dinleyici kitlesine ulaşmasında da yine Burhan Bayar’ın etkisinden söz edebiliriz. 1986’da Bayar Müzik etiketi ile yayınlanıp baştan sona yine Burhan Bayar besteleri ve aynı zamanda O’nun müzik yönetmenliğinde hazırlanan “Küskünüm” arabesk müzik tarihinde klasikleşmiş bir çalışma olarak yerini çoktan almıştır. Gürses’in hepimizi etkileyen o melankolik okuyuşu ile yorumladığı çoğu şarkının yer aldığı albüm kartonetlerini açıp okuduğumuz zaman, tercih ettiği bestecilerin başında Burhan Bayar ismini görmek de şaşırtıcı değildir. Ki bugün Müslüm Gürses şarkıları olarak belleklerde yerini alan ve başta “Küskünüm”deki eserler dahil “Hasret Rüzgarları” “Anlatamadım”, “Çekemez Oldum”, “Ecele Sitem”, “Seni Yazdım Kalbime”, “Seni Kalbime Gömdüm” gibi birçok şarkının Burhan Bayar imzası taşıdığını düşündüğümüzde bu iddiamızın haklılık payı tartışma götürmez. Yine 1991’de Bayar Müzik etiketi ile çıkan ve 5’i Burhan Bayar bestesi olan “Bir Bilebilsen” albümünün Gürses’in kendi müzikal süreci açısından önemli bir yerde durduğunu, sanatçının bu albüm ile 90’larda da ağırlığını koruduğunu söylemek mümkün.
Burhan Bayar’ın hem besteleri hem de aranjelerini yaptığı albümler dikkate alındığında “Mavi Mavi” ile başlayıp bugünlere ulaşan ve imzasını taşıyan her yapımda hiç durmayan müzikal bir arayış ve kendisini aşma çabası fark edilir. Bu aşma çabası neticesinde, 70’lerde klasik formunu bulmuş ve kendini tekrar etmeye başlamış arabeskin 80 sonrası teknik anlamda yenilenmesini belirleyen birkaç isimden birisi olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Tabi bu geniş müzikal bilincin tarihsel kazısını taptığımızda, mimarlık okumak için İstanbul’a geldiği vakit Türkiye’nin önemli müzik üstatlarından cazcı Burhan Tonguç’un evinde yaşadığı deneyimi bulmak mümkün. Çünkü o eve gelip giden ve cazdan arabeske birbirinden farklı türler icra eden müzisyenlerle karşılaşmak mutlaka sonraki yıllarda kendi üreteceği besteler, aranjeler için bir fikir vermiştir. Türlerin katı sınırlarını aşan bu kavrayış genişliği sayesinde toplumun arzu ettiği müzikal dönüşümü yakalayabildiğini, gerekli müdahaleleri “Mavi Mavi” albümünde olduğu gibi geliştirebildiğini gözlemleriz. Bu belirleyicilik sadece besteci ve aranjörlük anlamında değil, bizatihi Bayar Müzik olarak yapımcı biçiminde (kardeşi Uğur Bayar ile birlikte) dönemi tanımlayan nitelikli ve müzikal altyapı bakımından öncü albümlerin çıkışını da sağlamıştır. Kastettiğimiz bu müzikal öncülüğün daha dinamik bir altyapı, yerli-Batılı enstrüman zenginliği ile türler arası geçişkenliğe kapı aralayarak zengin bir saund üretmek olduğunu iddia edebiliriz.
2000’lere gelindiğinde arabesk müzik açısından yeni bir dönem başlamış, klasik arabesk dönemi kapanmak zorunda kalmıştır. Bu kapanışın simgesel ürünü Müslüm Gürses’in pop müzik sanatçısı Teoman’ın eserini yorumladığı “Paramparça” albümüdür bence. “Paramparça”nın arkasında da isim olarak Burhan Bayar vardır. Nasıl “Mavi Mavi” 1980’lerin müzikal ve toplumsal dönüşümünü taşıyan tarihsel bir çalışma ise aynı şekilde “Paramparça” da 2000’lere gelindiğinde artık arabesk müziğin form değiştirmesi gerektiğini ilan eden teknik yaklaşımı ile yeni bir dönemi aralar. Çünkü 1970’lerden 90’lara sarkan sosyolojik “çevre” 2000’lerde ekonomik, politik anlamda “merkez”e yönelmiş, bu yönelim doğal olarak üretilen müziğin dilini dönüşmeye zorlamıştır. Burhan Bayar’ın bu toplumsal dönüşümü çok iyi okuduğunu fark etmemek mümkün değil. Hatta hip-hap ve arabeskin iç içe geçtiği albümlerin çoğaldığı zaman diliminde Bayar’ın yönettiği “Paramparça” zamanın ruhunu yakalayan en anlamlı çalışmadır diyebiliriz. Oradan adeta müziğimize geçişken yeni bir alan açılmıştır. Bunun en büyük ispatı, 90’larda pop müziğin patlama sürecinin etkin isimlerinden Levent Yüksel’in 2017 yılında baştan sona arabesk bestelerden oluşmuş “Hayatıma Dokunan Şarkılar” albümüdür. Yüksel’in on şarkı okuduğu albümde beşinin Burhan Bayar bestelerinden seçilmesi artık tesadüf değil. Yine Zara’nın “Derin Aşk”, Sibel Can’ın “Arabesque” isimli ve Burhan Bayar bestelerinin tercih edildiği albümleri karşımıza yeni bir müzikal sürecin açıldığını işaret etmekte. Bu süreci doğru okuyabilmek için en isabetli adres yakın tarihte yayınlanan ve Bayar’ın, Türkiye’nin en önemli gitaristi Erdinç Şenyaylar, yine önemli aranjör ve bağlamcısı Ahmet Koç ile hazırladığı “Burhan Bayar Besteleri” albümüdür. Sayısız Burhan Bayar şarkıları arasından seçilen ve dillere düşmüş eserlerden meydana gelen bu albüm bir vefa ürünü olmasının ötesinde, 80 sonrasının müzikal ortamına damgasını vurmuş bir bestecinin büyüklüğünü yeniden hatırlatması bakımından da arşivlik çalışmadır.
Selçuk Küpçük, Kaynak: Arka Kapak
İZDİHAM