Büyük suçlara ilham veren edebiyatçılar ve eserleri…
Birkaç hafta önce Gianluca Casseri adlı bir şahıs İtalya’da bir cinayet işledi. Casseri suçu CasaPound örgütü adına işlemişti. Olayın konumuzla alakası da burada zaten, zira söz konusu örgüt adını, 20. yüzyılın en büyük şairlerinden biri olan Ezra Pound’dan alıyor. Yani, yaşadığı dönemde antisemitist fikirleri, Hitler ve Mussolini’ye olan sevgisiyle bilinen Pound ölümünden çok sonra faşist bir cinayete ilham vermiş oldu. Torunu Mary de Rachewiltz ise 5000 üyesi olan ırkçı CasaPound’dan bir an önce kendine başka bir ad seçmesini talep etti. Rachewiltz büyükbabasının ırkçı fikirleri olduğunu kabul ediyordu ama bunu hiçbir zaman şiirlerine yansıtmadığında haklı olarak ısrarlıydı.
Pound bir faşist eyleme alet olan ilk sanatçı değil. Mesela bir süre önce Kırmızı Kedi Yayınları, Mozart ve Naziler diye bir kitap çıkardı. Tarihçi Erik Levi, büyük bestecinin, Nazi Almanyası’nda faşist rejimin çıkarları doğrultusunda insancıl ve kozmopolit dünya görüşünden soyutlanıp bir propaganda malzemesi haline nasıl dönüştürüldüğünü inceliyordu. Yani Pound gibi, Mozart konusunda da bıçak sırtı bir noktada duruduğumuzu bize gösteriyordu. Naziler’in onu göklere çıkarmasına sinir olup Mozart’ın müziğini hayatımızdan çıkardığımızı düşünün, ne çok şey kaybederdik. Bence bir edebiyatseverin de Pound’u hayatından çıkarması benzer bir şey.
Öte yandan bugüne dek istemeden suça alet olan başka birçok yazar ve birilerinin içinde gizli şiddet arzusunu açığa çıkaran birçok kitap oldu. Bu yazının konusu işte onlar… Başlamadan önce, söz konusu edebiyat eserlerinin şiddete sebep olmak konusunda en az Reşat Nuri Güntekin’in romanı Çalıkuşu kadar masum olduğunu söylemek isterim. Ortada bir suç varsa eğer, kesinlikle okurundur. En azından ben böyle düşünüyorum…
Şeytan Ayetleri, Salman Rushdie
1988′de İngiltere’de yayınlanışından bu yana en az 50 kişi bu romanla ilgili olayların sonucunda hayatını kaybetti. Kitabın Hz. Muhammed’le ilgili bazı bölümleri katı Müslüman toplumlarda infial yarattı, hatta 1989′da İran’da Ayetullah Humeyni yazarın derhal öldürülmesi gerektiğini buyurdu. Sayısız ölüm tehdidi alan Rushdie o gün bugün korumalar gözetiminde gizli saklı yaşamayı sürdürüyor. Son olarak aldığı tehdit telefonları yüzünden Jaypur’daki bir edebiyat festivaline gitmekten vazgeçtiğini açıkladı. Mağdur durumda olan sadece yazar değil elbette. Kitabın Japon çevirmeni bıçaklanarak katledildi. İtalyan çevirmeni bir saldırıda ölümcül yara aldı. Kitabı yayınlamaya karar veren Aziz Nesin’in Madımak’ta başına gelenleri de biliyorsunuz. Nesin kurtuldu ama 37 aydın hayatını kaybetti. İlk yayınlanmasının üzerinden çok zaman geçse de kitap hala gündemde. Son olarak aldığı ölüm tehditleri üzerine Rushdie’nin Hindistan’ın Jaypur şehrinde bir edebiyat festivaline katılmaktan son anda vazgeçmesiyle hatırladık onu.
Öfke, Stephen King
Stephen King ilk romanlarını Richard Bachman takma adıyla yazmıştı. Bunlardan Öfke’de bir lise öğrencisinin cinnet geçirerek öğrencileri ve öğretmenleri esir almasıyla başlayan dehşeti anlatıyordu. ABD’de daha sonra benzer birçok olay yaşandı. Bunlardan birinde, Michael Carneal adındaki öğrenci okula silah getirip bir sürü arkadaşına ateş etti. Carneal’ın cebinden Öfke’nin bir kopyası çıktı. Bu olay bardağı taşıran damla oldu. King hemen yayıncısını arayarak kitabın bir daha basılmamasını talep etti
Gizli Ajan, Joseph Conrad
Conrrad’ın romanı, faaliyetlerini uzun yıllar “Unabomber” adıyla sürdüren ve tutuklanmadan önce 16 bombalama olayı gerçekleştirerek 3 kişiyi öldüren, 23 kişinin de yaralanmasına sebep olan terörist Ted Kaczynski’nin en büyük ilham kaynaklarından biri. Kendisiyle yapılan tektük birkaç röportajda bu kitabı düzinelerce kez okuduğunu, bir nüshasını yatağının baş ucunda sakladığını ve kendisine rol model olarak, yanında daima bir bombayı hazır ederek dolaşan anarşist karakter “Profesör”ü seçtiğini söylemişti. Anabomber, kaldığı otellerde de kendini hep Conrad adıyla kaydettiriyordu.
Gönülçelen, J.D. Salinger
John Lennon’ın katili Mark David Chapman tutuklandığında cebinden Gönülçelen çıkmıştı. Zaten Chapman imzasını da Holden Caulfield (romanın anlatıcısı) olarak atıyordu. Lennon’ın vuruluşundan sonrası kan dondurucu: Chapman cebinden Gönülçelen’i çıkarıp okumaya başlamış. Hem de ünlü müzisyen son nefesini verene dek… 9 yıl sonra, Robert John Bardo adlı biri aktris Rebecca Schaeffer’ı öldürdü. İşin kötüsü, onun da cebinden aynı roman çıkmış.
Tom Amca’nın Kulübesi, Harriet Beecher Stowe
Tehlikeli kitaplar arasında adını anmak doğru mu emin değilim ama bu kitap hem ABD toplumunda kölelikle ilgili belirgin bir toplumsal değişime, uyanışa sebep oldu, hem de dönemin ABD Başkanı Abraham Lincoln’ün de belirttiği gibi, o dönemdeki birçok şiddet olayına ilham verdi. Lincoln, yazar Harried Beecher Stowe’la Amerikan iç savaşının hemen başında tanıştığında onu “İşte bu büyük savaşı başlatan hanımefendi” diye selamlamıştı. ABD’de köleliğin kaldırılması yolunda Stowe’un romanının çok etkili olduğunu söyleniyor.
Turner Günlükleri, William Luther Pierce
Pierce’ın kendi adını gizleyerek, Andrew MacDonald diye bir takma adla kaleme aldığı bu kitap, “ırkçı sağ kesimin İncil’i” olarak anılıyor. Kitapla ilgili birçok suç olayından bahsediliyor. Bunlardan en önemlisi de Oklahoma City’deki bombalama hadisesi. Olayı gerçekleştiren Timothy McVeigh polis tarafından nihayet yakalandığında arabasının koltuğu altında kitabın 61. ve 62. sayfalarının fotokopisi bulunmuştu. Bu sayfalar da aslında tam olarak bir ABD şehrinin bombalanışıyla ilgiliydi.
Böyle Buyurdu Zerdüşt, Friedrich Nietzsche
Nietzsche’nin ünlü kitabının suç ve şiddetle ilgili olarak kazandığı şöhret gerçekten fena. Ben, ilham verdiği suçlulardan en ünlü olanının adını söylemekle yetineceğim. Nazi İmparatorluğu’nun kurucusu Adolf Hitler, cephedeki Alman birliklerine Böyle Buyurdu Zerdüşt’ün her sabah bir dua kitabı gibi yüksek sesle okunmasını emretmişti. Askerlerin içindeki savaşçı cesareti artıracağını düşündüğü için… Hitler kendisini de zaten kitapta tarif edilen “Üstün İnsan” olarak görüyor ve Weimar’daki Nietzsche müzesini her fırsatta geziyordu. Hatta ünlü düşünürün büstüyle yan yana sayısız fotoğrafı var.
Otomatik Portakal, Anthony Burgess
Antony Burgess’ın daha sonra Stanley Kubrick tarafından sinemaya uyarlanan romanı birkaç suç olayına ilham verdi. 1972′de 16 yaşında bir öğrenci, 14 yaşındaki okul arkadaşını öldürdü. Daha sonra da bu romandan ve film uyarlamasından hep saplantılı bir şekilde bahsettiği ortaya çıktı. Avukatıysa savunmasını kitabı ve filmi suçlayarak gerçekleştirdi. Bir diğer vakada, bir grup genç, genç bir kıza tecavüz ederken koro halinde Singing in the Rain şarkısını söyledi. Tıpkı filmin antikahramanı Alex’in benzer bir suçu işlerken yaptığı gibi. (Kitapta bu sahne yok.)
Koleksiyoncu, John Fowles
Aslında cehalet ve vulgarizm eleştirisi yapan bu müthiş romanda, kelebek koleksiyoncusu asosyal bir adamın, çılgınca aşık olduğu Miranda adlı güzel ve narin genç kızı kaçırıp koleksiyonunun parçası haline getirişi anlatılıyor. Kitap, gerçek hayatta da birçok seri katile ilham verdi. Mesela bunlardan Leonard Lake sürekli Koleksiyoncu’yu okuyor ve kaçırıp önce işkence ettiği, sonra da öldürdüğü genç kadınları “Miranda Operasyonu’nun bir parçası olarak dosyalıyordu.
Vakıf serisi, Isaac Asimov
Bu fütüristik roman serisinde Asimov 3000. yılda geçen karanlık bir gelecek kurmuş. Romanda insanlığın tek umudu olarak matematikçi Hari Seldon ve bilimadamlarından oluşan ekibi gösteriliyor. Ancak bu ekip zaman içinde tehlikeli işler yapan bir tarikata dönüşüyor. Japon kıyamet tarikatı Aum Shinrikyo’nun müritleri de dünyanın sonunun yaklaştığını düşünüyor, hatta net olarak kıyamet tarihini bildiklerini öne sürüyorlardı. Ayrıca o gün gelmeden dünyayı ele geçirmeye kararlıydılar. (Bu örgütün işleyişi Assimov’un romanındaki grubun işleyişiyle büyük benzerlik gösteriyor.) Aum Shinrikyo’ya gelince… 1989′da Tokyo metrosunda sarin gazı yayarak 12 kişinin ölmesine, 6000′den fazla kişinin de ağır yaralanmasına sebep oldular. O sırada Japonya’da 9000, dünyadaysa 40 bin üleleri bulunuyordu. Tarikat, üye sayısı çok azalmış da olsa varlığını sürdürüyor, hatta bir internet sayfası bile bulunuyor.
Gülenay Börekçi, egoistokur
İZDİHAM