1. Güneş birden bire kara bulutun ucundan, baskıya karşı bir baş kaldırıyı hatırlatarak saçını çıkartıyor. Şimdi bakıyoruz ve tutunacağımız ipi, boyanacağımız boyayı ve alnımızı koyacağımız temiz yeryüzünü görüveriyoruz. Ve selam diyoruz. Âleme, mahlûka, yıldızlara, insanlara… ( sayfa 12)
2. Televizyon bir şamardır. Kendi elimizle hanemizde kendi elimizle suratımıza inen büyük bir şamar. Bize neler yasak, şunlar bunlar. İşte bu yasakları, bu haramları televizyonun bizim hanemizin içine kadar getirir her çeşidini, barını, umumhanesini, meyhanesini ve biz oturur Müslümanlığımızla, karımız kızımızla onu seyrederiz. Ve sonra da deriz ki, nasıl oluyor da mukaddesatımız elden giderken, bize vururlarken ses etmez, vurana vurmayız. ( sayfa 17)
3. Düşünün bakalım televizyon karşısında muhallebi gibi gevşemiş bir Müslümanda değil cihad etmek, acaba kalkıp bir farzı ifa edecek kuvvet ve istek kalmışmıdır. (sayfa 17)
4. Allah dostlarının sevgileri güvenilir ve değişmezdir. Kişiliklerinin özü menfaat çırpınışlarıyla çalkalanıp durmadığı için değişmez ve kararlıdır. ( sayfa 18 )
5. Mükemmelliğin hududu yoktur. İnsan, hayvandan da aşağı seviyelerden başlayarak, insan-ı kamil der5ecesine kadar, her duruma müstahaktır. ( sayfa 20)
6. Yolda karşılaştığımız bir dostla ayaküstü falan kişiyi gıybet ediveririz de, iş nutuk çekmeye gelince, gıybet konusundaki hadis-i şerifleri sıralamakta arkamızdan kimse yetişemez. Dinleyen bizi hiç gıybet etmez sanır. ( sayfa 20)
7. Kendimizi, düzenin bir ahlak hayaline getirdiği siyasi mücadelenin atmosferden ne kadar uzak tutmuş olursak olalım, o yine de bize bulaşmış olabilir.
8. OKU emri, anlamını bilmeden okumak olmamalıydı. Anlamını kavramadan okunacak bir şey hayata uygulanamaz. ( sayfa 33)
9. İnsanımız ‘’ Namaz Hocası ‘’ okur. Daha teferruatlı ele alan , ‘’ İlmihaller’’ okur. Bizler için muhakkak ki en başta okunması gereken kitaplar ilmihallerdir. ( sayfa 37 )
10. Ben menekşelerin yapraklarını birkaç aylık çocuğun pembe yanaklarını okşar gibi okşayanlar gördüm. Evlerinin bütün çiçekleri güzel, kendilerini sevdirmek için istekliydiler. ( sayfa 41)
11. Kalple ilgili bir sırrımız var, olmalı. Bakılmadığı için karartılan, yumuşatılıp ılıklaştırılan, romantikleştirilen ve ya beşerileştirilen yalazlara kanmayan, onlara başını çevirip bakmayan bir yol takipçisi bulunmalı. Aksi takdirde ebediyen yitmiş olacak. O damar, o öz, şurda bir yerlerde ve gözüm, bana şahdamarından yakın bir hissin yolcusunda. (sayfa 50)
12. Acaba insanın ekonomi için değil, ekonominin insan için çalışacağı bir süreç başlayacak mıdır? Bunu temin edecek görüş hangi şartlarla hangi, hangi metotlarla dünyaya egemen olabilecektir? ( sayfa 94 )
13. Ekonominin insanın iç düzenlemesinin şaşılmaması gereken sonuçları olarak, kadın maddeleştirilmiş, evlilik maddi bir işleyiş kazanmış, çocuklara karşı insanda doğuştan mevcud duygular bir görev ve giderek çıkar ilişkisine dönüşmüştür. ( sayfa 95)
14. Moda ve kibarlığın bir birine bu kadar düşmanca baktığı devirler olmuş mudur? Hiç kimse ‘’güzellik artık bunlardır’’ demesin. Zira ‘’ o hiçbir zaman değişmemiştir. ‘’ ( sayfa 113)
15. Televizyona getirilen islami programların, mevlütlerin, hac programlarının ve hatta Diyanet İşlerince yapılan vaaz ve nasihatlerin hepsinin bir afyonlamadan ibaret olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Onların arkasında islam düşmanlarının iblisane niyetleri görün. ( 118 )
16. Öğretmeden ve öğretilmeden İslam yoktur. Hiç bir şey öğrenmeden ‘’ kalbiniz temiz olsun Kâfi’ derseniz o kalpler pis olur kararır. ( sayfa 120)
17. Bakın kalbimin inancını söyleyeceğim: Kazanan biz olacağız! Sosyalizm, devrim, batıcılık kongrelerini kesip attığımız gün. Ve bütün dünya Müslümanlarıyla birlikte. ( sayfa 128 )
18. Kim kimden hesap sorar? Mazlum zalimden, haklı haksızdan, sömürülen sömürenden, gelen gidenden mi ? Yoksa hesap sormak, sadece güçlü duruma geçmiş olanın, güçsüzü, neyin adına olursa olsun, hesaba çekmesi mi demek? ( sayfa 185 )
19. Ankara büyük şehirdir. Yıllarca yaşayınca onunla dolar ve çevrenle ilişkilerinin içinde kaybolursun. Fakat İstanbul’a bir temas, birkaç günlük bir gezi, Ankara’daki hayatını basitleştiriverir. Ve görürsün ki kocaman bir kasabadır orası. ( sayfa 297)
20. Annemi ziyaret ettim. Her zamanki gibi, daha çocukluğumdaki gibi, yine akşamın alacasında, pencereye yaslanmış birilerini yani bizlerden birilerini gözlüyor. Başörtüsü, yaşlılığı ve eve geç kalanlar için daima hazır tuttuğu meraklı meraklanmasıyla. ( 308)
Enes Aras hazırladı.
İZDİHAM