Anne Sexton, Zil Çalmak
Zilleri işte böyle çalıyorlar Akıl Hastanesinde ve işte zilci bayan her Salı sabahı gelip bize müzik dersi veriyor ve görevliler bizi katılmaya zorladığından ve bizler […]
Zilleri işte böyle çalıyorlar Akıl Hastanesinde ve işte zilci bayan her Salı sabahı gelip bize müzik dersi veriyor ve görevliler bizi katılmaya zorladığından ve bizler […]
şimdi sen uyuyorsun diye, tüm ninniler başında nöbette. -yatağından şaşmayan bir ırmak gibi gövden, kollarına gerinen çapkın baharda. şimdi sen uyandın diye, çekilir derttir hayat. […]
Artık telaşlı bir akşamdayız Bakışlarımıza ram oluyor tabiat Bizden biridir gizli kalmıştır acıları Meteor nereye düşmüştür Bıçak nereye saplanmıştır Kurşun nereye doğru hız almaktadır Anası […]
Bir korku düştü canıma, acep n’ola benim halim Derman olmaz ise bana, acep n’ola benim halim Canım tenimden üzüle, gitmek yararı düzüle Bu suret nakşı […]
Kardeş Anıl Budak’a bu defa yenilgiden dönüyorum ne bir kanaviçede kuşum ne bir örtüde çiçek boşluğa söylediğim türkünün yankısıyım. nuh-u nebi’den beri dinmedi tufanım otuz […]
Bir çift güvercin havalansa Yanık yanık koksa karanfil Değil bu anılacak şey değil Apansız geliyor aklıma Nerdeyse gün doğacaktı Herkes gibi kalkacaktınız Belki daha uykunuz […]
bastıkça kanıyor toprak bu bir şair benzetmesidir halbuki kanamaz bastıkça toprak ama kanıyor işte kalbim toprak yaşamak herkese göre olur almak lazım insanlardan sevmeye, sevilmeye […]
Bir önceki hali Bence güzeldi, değiştirme Etkiyi sınamak, yakın yürekte Senin şiirlerinin Tatlı bir karanlığı var Bir sözcük için, gün ağarıncaya kadar Sizce şiir Bunca […]
Seninle iki satır konuşmak için gayretler aldım Bize gelişi üç yeni zelanda doları İnandım hep kontradan gelen yalanlara Müdahale istedim iktisadi birimlerden Sana, bana ve […]
yağmuru seviyorum dediğimde, anlamıyorlar beni Aya onlara hızlıca akıp gitmeyen bulutlardan bahsetsen yararı olur belki. rengi kararınca bulutların, ruhlarında boyuna açan sahte gelincikler soluveriyor aniden. […]
Say bademleri, Say acı olanı, uyanık tutanı say, Beni de onlara kat: Gözünü arardım hep, gözünü açtığında, Sana kimselerin bakmadığı bir anda, Örerdim ya o […]
bütün ırmaklar yükselecek ama korkmayın her şey yerli yerinde okullarda ellerinize cetveller vurulacak ve kurtlar mısırları kemirecek mitralyözler üç ayaklara monte ediliyor ve karınlar beyaz […]
canım senin elinde gölgem senden ibaret her gemiyle gittim, peşinden gittiğimi sanarak hiçbir denizden daha dönmedim çakallar gerçekti, tilkiler, kaba postlar köpekbalıkları gerçekti siz içerde […]
evini sıcacık kucaklıyor bir kuş uçmaktan yorulan bir kuş diye fısıldıyorum babamın kulağına biliyor yine de yuvasına dönmeyi babam ırmaklar babam betonlar ve kötü adam […]
Buluta, havaya ve suya filtrelenerek sızan duman -ne kadar bulut ne kadar duman ne kadar hava ve su ve hayat- zahmetsiz çiseleyen kara yağmur yağsa […]
O günden sonra kuracak güzel bir cümlem olmadı hiç dünya için. Rüyalarım tüller ve silahlardan bu yana sisli. Kıvrılıp giden dalgın bir yol, yolda […]
Bir coşku var içimde bu gün kıpır kıpır Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum Gözlerim parke parke taş duvarlarda Açılıyor hayal pencerelerim Hafif bir rüzgar […]
Firuze bir sükut kaplar ortalığı, Yırtar yeri göğü bilirsin sessizce öldüğünü, Ram olan kaderde. Hangi ölümümün sesini duydun da öldürdün beni yüreğinde Teneşirde yıkarken kendi […]
La historia marka bisikletim ve malum çantam Bindörtyüzondördün şevvalinde cemiyet-i akvama kaydoldum Uzay çalgılarının armağanı bir hayatı deniyorum Avucumda hep bir kadın kalbi hissi ve […]
Şam’da: Uçar güvercinler İpek surun arkasında İkişer. ikişer. Şam’da bütün anadilimi bir buğday tanesinin üzerine Rafideyn (Irak’ın başka bir ismi) taşının cila ettiği bir kadının […]
Söyleyemediğim şeyler var Mezopotamya, susmuş değilim Eylül var meselâ, penceresi eylüle açılan sokaklar var Ben, dar sokakların ve caddelerin adını bilmem Mezopotamya Çanağımdan dökülen yağmura […]
Ben seni alamam ah holofira azığım tamtakır binitim nalsız bir belde geçerim kalacağım yok dostlarım bivefa düşmanım yalsız kolum halat değil bakracımda kum ben seni […]
Masaya bir ağırlık , aklıma iç dik yokuş, ve yürümek; yeşil sandaletli bir mesafe.. Epeydir kendimi böyle yanlış, böyle seninle deniyorum. Aslında masaya bir virgül […]
SALACAK Binlerce kilometre yolun , yüzlerce dağın , bayırın , ovanın dürülüp katlana katlana gelip sönümlenerek kendilerini serin sularına bıraktıkları Boğaziçi. Bir haftalık ayrılığına dahi […]
şimdi kimbilir neler anlatılır Narine’ye kulağına neler fısıldanır nasıl naz yapılır dizinin dibinde oturup Narine’nin soğuk bir kış gecesinde medet ummak gibi güneşten “sev beni, […]
Evimizin balkonu İpi çözülmüş sandal gibi Ayrılıp gidiyor bu yaz geceleri Ayın elleri Gelip çözüyor bazı düğümleri Ya gök yaklaşmış Ya ağaç o kadar yükselmiş […]
“galiba yapamayacağım” deyip de yaptığın şeyler ne olmak istediğimi anlatabildim mi elini alnımda bir defa bile duymadım burada halbuki ile başlayan bir mısra olmayacak sen […]
İşçi geliyor ağaç budamaya, O ne tafra, o ne krallık, Bir omuzunda balta, ötekinde ıslık, Yer değiştiriyor kuşlar dallarda. Kente dönen çılgın mızıkacılar, Çiçek tozu […]
gözlerin eme eme bu çıradan irin nedenlerin cerahatlarını tüterdi adab-ı sihrin göre göre göz içine düşen zaman düş boşluğuydu peşin sürgünlerin dağlara gebe çığlık uçurumuydu […]
kalbim! tahammül teknem! dur biraz burada zaman yok kuşlar yok varış yok ne tutunabileceğim bir kıyı düşü ne kendi kederini çitileyen deniz kanamalı insanla beslenen […]
yaz bitmiş yazıt bırakmaksızın, dünya neşeyle esrik, ama yeterli değil. sonsuz yaşamın himayesi, ilgisiyle mest oldum, ikna oldum şansıma, ama yeterli değil. hiçbir yaprak, […]
Fatma Şengi Süzer, Hece ve Ayvakti dergilerindeki mısraları seçti. apar topar firar et yeter epeydir damlalarını saydığın yağmurda eriyen metropolün pençeleri döşemeleri sökülmüş etrafa saçılmış […]
Yedi İklim Dergisi, Fatma Şengil Süzer O mısralar var ya iki yay gibi yan yana inandık tutuştu şavkımız ve her gece yanmıştı hep o görünmez […]
Fatma Şengil Süzer, dergileri taramaya devam ediyor. hadi üzül üzünç çiçekleri unutsun gülümsemeyi süvarinin nalsız üstelik çivisi çıkmış hamlesi kurusun çünkü askılara gelmiyor abdülkadirin […]
sen kupayı özenle yukarı kaldırıp aniden yere çaldın kupa parçalandı n’aptın? çiğken darlanmışken henüz insanken külünden istemiştim Hayriye Ünal (Mahalle Mektebi, 15) Düşünsene sabah […]
Çıkış bırakmadım, yangın çıkarsa ölür kuş kafesinde. Yürümenin bile adı vardı, battığım bataklığın da… Sazlıklar ilişti gözüme bir uzanma mesafesinde; Oysa beklemek gerekir demişlerdi su […]
Yok’ umu arıyorum kimse bilmiyor Gördüğümden beri Rüyalar düşürdüğünü Ay küfünün hendeklere Yaşsız ölümler aldığını kiminin Büyümüyorum.Sonsuzluğun boynundaki kir O akışkan hologram Fosilleri ve bebekleri […]
Şair Serap Erdoğan, Arkadaş Zekai Özger ödülü ile adını duyurmuştu. En geç hangi eve varır uzağını tutamayan Hangi elin artakaldığı hangisinin dağıttığıMemleket işi bir koyulukta Mor […]
avluları odalardan geçiren duvardı, buradaydı tutup saçlarımda esnemişti akşam bu iyi gelmişti saatlere öğle sonlarına kimi sigaraların dumanından sayılmıştı içlerinde çığlık besleyen akşamlardandı bilmediğim bir […]
En geç hangi eve varır uzağını tutamayan Hangi elin artakaldığı hangisinin dağıttığı Memleket işi bir koyulukta Mor bakışlar yürütürler boynuna Adamı az bakılmış bir suça […]