Şeref Bilsel, Morduman
Bir gülün gölgesi düşmüş yüzüne Kötü gülün, zalim gülün, dar gülün Gel otur biraz yaşlanınca kalkarsın Yüzün biraz, sesin biraz, kal biraz Annenin elleriyle aynaları […]
Bir gülün gölgesi düşmüş yüzüne Kötü gülün, zalim gülün, dar gülün Gel otur biraz yaşlanınca kalkarsın Yüzün biraz, sesin biraz, kal biraz Annenin elleriyle aynaları […]
Beş Ses İçin Metin “Bağlaç” olmakla kalacağını sanan dosta bir tüy, bir telek bir dal- gınku- şun ar- dında bırakı- verdiği havadan o- luşmuşgi- biyumu- […]
Sezai Karakoç’un 10 Mayıs tarihli son konuşmasının metni. Kısa bir medeniyetler tarihi ekseninde İslam’ın yeniden dirilişi için yol gösterici bir metindir. Fert ve toplum olarak; […]
Hepsinin gözleri güzeldir. Hepsinin canlıyken pulları kadın elbiselerine, kadın kulaklarına, kadın göğüslerine takılmağa değer. Nedir o elmaslar, yakutlar, akikler, zümrütler, şunlar bunlar?… Mümkün olsaydı da […]
İlkokul öğretmeni Rasim Kaygusuz’un çocukların okumayı sevmeleri ve kolayca öğrenmeleri için 1968 yılında yarattığı ve adını 10 kitaplık bir seriye verdiği Cin Ali karakteri 46 […]
Ben 4 Ekim’de gizli servisten üç arkadaşımla birlikte İtalya’ya gideceğiz. Biletlerimizi aldık. Yeşilköy’den kalkacak olan demir kuş Napoli’ye inecek. Neden İtalya? Çünkü biz İzdiham olarak […]
“Ah kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya” Mimari, zihin ve duygu durumunu doğrudan etkileyen bir “sanat” türü aslında. Duvarların, kirişlerin, kapıların, odaya giren ışığın […]
Dudağının üstüne zoraki yerleştirilmiş bıyığı, bıyığının altındaki kocaman mahcup şehri, her kış biraz daha rengi açılan, ne renk olduğunu saptayamadığımız süveteri, gülünce azaları takla atan […]
Cahit Zarifoğlu 1962 yılında, o yıllarda Paris’te bulunan hiç tanımadığı bir şaire, kalbi yakınlık duyduğu Üvercinka’ya, yani Cemal Süreya’ya bir mektup yazdı; “İstanbul’a döndüğünüzde sizinle […]
Çarşamba,7 (Temmuz, 1920) Şu günlerde yazdığım her şey kötü ve alışılmış, fakirlere patates, oysa bu yazı işi dışında başka bir şeyde yapmıyorum. Ama belki bu […]
1. Bizi Beyşehir’den Konya’ya götüren kamyon Barsakderesi dedikleri bir boğazda sakatlandı. Şoför ve muavini motor kapaklarını açtılar. Oturdukları minderi kaldırıp onun altından çıkardıkları bir sürü […]
Namuslu adam kalmamış bu dünyada iki gözüm. Müsümandır, namazında, orucundadır, hakkımızı yemez diyorduk ama, biz onun hatırını saydıkça o, bizim tepemize bindi. Eh, artık çocuk […]
Her günkü gibi yine fazla mesai, çokça patron egosu tatmin ettikten sonra evime gelmiştim. Fakat bugün üstümde fazladan birikmiş bir yorgunluk vardı. Anahtarları almak için […]
Yıllar öncesinde bir siperden bahis açmıştım. Hiçbir işe yaramadı. Yokmuş o sipere yatacak kimse. Siper gitti, düz bir yer kaldı elimde şimdi. Homeros’un istifade ettiği […]
“Her şeyden önce Edward Said, olanca hiddeti ve tutkusuyla dünyanın muktedirlerine ve onların entelektüel memurlarına karşı mücadele ediyordu. Bu entelektüel memurlar, yalnızca Said’e tamamen adaletsiz gelen […]
Sabah saat daha yedi olmadığı halde Makar Kuzmiç Bliostkov’un berber dükkânı açık. Şık giyimli, ama üstü-başı kir içinde , henüz yüzünü bile yıkamamış bulunan yirmi […]
bir mavi kuş var yüreğimde çıkmaya can atan ama ben ondan güçlüyüm, kal, diyorum ona, kimsenin seni görmesine izin veremem.bir mavi kuş var yüreğimde çıkmaya […]
Hemingway’in boğa güreşlerine neden ihtiyaç duyduğunu biliyorum; resmi çerçeveliyordu onun için; gerçeğin nerede olduğunu ve ne olduğunu hatırlıyordu.Bugün atlar koşmuyor. Tuhaf bir normallik duygusu içindeyim. […]
* Kendimize işkence etmek için kullanmak isteyeceğimiz bir şey hep bulunur sanırım… Hipodromda başkalarının hislerini paylaşırsın; o ümitsiz karanlığı, pes edip vazgeçmenin kolaylığını. Bahisçilerin dünyası […]
En iyilerimizin sonu genellikle kendi ellerinden olur sırf uzaklaşmak için, ve geride kalanlar birinin onlardan uzaklaşmayı neden isteyebileceğini bir türlü tam olarak anlayamazlar. […]
tibet’e git deveye bin incili oku ayakkabılarını maviye boya sakal bırak kağıttan bir kanoyla dolaş dünyayı the saturday evening post’a abone ol çiğnerken sadece sol […]
Sanki bin yaşındayım, o kadar hatıram var. Gözleri bilançolar, manzumeler, ilamlar, Romanslar, sevgi talan mektuplar, makbuzlara Sarılı gür saçlara dolu bir büyük masa, Saklamaz daha […]
“Ne kadar ozan olursam olayım, umduğunuz kadar aldanmıyorum, o yapmacıklı ağlamalarınızla beni fazla yorarsınız, yabanıl kadınmışsınız gibi davranacağım size, ya da sizi boş bir şişe […]
Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra, Büyülü, mavi, derin ve ışıl ışıl yanan Bambaşka denizlere, bambaşka semalara, Şu kahrolası şehrin simsiyah havasından? Agathe, uçtuğu […]
Tatile çıkmış kalabalık dört yana seriliyor, yayılıyor, bol bol eğleniyordu. Cambazların, hokkabazların, hayvan oynatıcıların, gezgin satıcıların bel bağladıkları şenliklerden, yılın kötü günlerinin acısını çıkaracak şenliklerden […]
Ölüm, avutan da -ne çare ki- yaşatan da; Hayatın sonu; yine de tek ümit, tek güven; Bizi bir iksir gibi kavrayan, sarhoş eden; Karda kışta, […]
Baudelaire ve Hugo’nun birbirlerini sık sık övdükleri bilinir. Ne var ki, Baudelarie’in bir yakınına yazdığı mektup, Fransız edebiyat devlerinin ilişkilerinin göründüğü gibi olmadığını gösteriyor. Fransız […]
Ey dalga dalga omza kadar uzanan yele! Ey bukleler! İhmalle yüklü güzel kokular! Bu akşam loş odamı bu saçlarda uyuyan Hatıralarla -Ne haz! Ne gayş!-doldurmak […]
Derdim: yeter, sakin ol, dinlen biraz artık; Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam, Siyah örtülere sardı şehri karanlık; Kimine huzur iner gökten, kimine gam. Bırak, […]
3-Ağustos-1937 Bir kadın eğer budalaysa, eninde sonunda bir insan yıkıntısı ile karşılaşır ve onu kurtarmaya çalışır. Kimi zaman da başarır bu işi. Ama bir kadın, […]
Ölümcül sessizliğin en yüksek sesi Karanlığa ve diri serinliğe gömülü alandaki bahçe. Gecenin karanlığında devliğini yitiriyor yüzlerinin arasından ışıklar sızan evler. Geçmiş göklerin derinliğinde, yıldızlar […]
süslenip bir yangına gideriz seninle rüyanın gümüş kapısına… akşamın kadehi kırılır dizlerimizde evler, ağzında bir parça tabutla gelir ve başlar sıkıntı mermerde. süslenip bir yangına […]
Bir insan boyu yukardan geçiyorum toprağı, Dünyanın ışığı arkamda kalıyor hep: Yanlışlar ve doğrularla boyanmış dünyanın. Şeylerin titreyen örtüsü üzerinde Dayanmak ve durmak bilmeyen ‘Düşünce’yim […]
Gelecek ölüm – gözleri gözlerin olacak sabahtan akşama dek, gözünü kırpmadan, sağırcasına, eski bir vicdan acısı gibi saçma bir alışkanlık gibi ardımızdan kovalayan bu ölüm […]
Yasak kitap bulundurduğu gerekçesiyle hapse atılan, hayatı mücadele ile geçen ve uzun süre Arif Barikat takma adıyla şiir yazmak zorunda kalan usta Şair Arif Damar […]
Kentler ve Arzu 1 Dorotea iki türlü anlatılabilir: kenti, her biri üç yüz ev ve yedi yüz bacadan oluşan dokuz mahalleye bölerek boydan boya kateden […]
Ağaçlara ilişkin kimsenin bilmediği bilgiler vardır. Onlara “bekleyenler” adının verilmesi istendi gerçi. Ama nefretle karşlandı bu öneri ve “eşyanın gerçeği epik bilimin romantizmidir” denmekle yetinildi. […]
Savaş sırasında güçlükle iş bulunabiliyordu; tarlalarda çalışamayacak kadar çelimsizdim, köylüler çiftlikte çocuklarını ya da yakınlarını çalıştırmayı yeğ tutuyorlardı. Yersiz yurtsuz biri olarak herkesin şamar oğlanıydım. […]
İki oğlan çocuğu rıhtım duvarının üstüne oturmuş zar atıyorlardı. Adamın biri, bir heykelin basamakları üstünde, kılıç sallayan kahramanın gölgesinde gazete okuyordu. Kızın biri çeşme başında […]
Beni niye öldürdün G. Seni sevmek için Yaşamak istiyorum. Çoktandır özlediğim yanık saman kokulu bu toprak üzerinde dalıp kalmışım. Uyuyor muyum; yoksa rüya mı görüyorum. […]