Cengiz Aytmatov’un Beyaz Gemi Kitabından Seçtiğimizdir
*iki masalı vardı. biri kendi masalı idi. onu kimse bilmezdi. öteki dedenin anlattığı masaldı. sonra hiçbir masal kalmamıştı.
*yabancı daima yabancıdır. istediğin gibi onu besle, istediğin gibi bak ona
*senin bir yere kaçmaman, kaybolmaman, sadece sessiz sessiz sırt üstü yatıp bulutları seyretmen için, bulutlar aklından geçirdiğin her biçime girer, seni avuturlar. bulutlar hep aynıdır ama türlü hallere girer. yeter ki sen bil, senin için nasıl görünmek istediklerini…
*nereden bilsindi urazkul, kendi oğlu yerine baş bir kimsenin çocuğunun onu karşılamaya çıktığına ve çantasını neşe ile sallayan çocuğa hiç değilse insanca bir iki söz söylemeyi bile beceremediğine ağladığını…
*bir gün balık olmak yüzerek uzaklara gitmek istiyordu
*çocuk gözlerini beyaz gemiden ayıramıyordu. elinde olsaydı, ondan biraz yaklaşmasını rica edecekti, güvertedeki insanları da görebilmek için. ama gemi bunu bilmiyordu. ağır ağır, çalımla yoluna devam ediyordu. onu nerelerden getiren ve nerelere götürecek olan bilinmeyen yoluna.
*yaşayan her insan kendi yolunu bulur
*evliya olan hayatta iken evliya olduğunu bilmez ki! yalnız eşkıyalar eşkıya olduklarını bilirmiş.
*zenginlik kendini beğenmişliği doğurur, kendini beğenmişlik de budalalığı.
*para işe karıştı mı bir yol, güzel sözler ortadan kaybolur, güzellikler gider.
*ama aptallar daima memnundur hayattan.
*insan durup dururken ne de kolay mutlu olabiliyor ve başkalarına da bu mutluluğu ne de kolay verebiliyordu.
*insanların yemek yerken susmaları, kötü kötü düşünmelerinden daha beter bir şey olamaz.
* ben balık olamam mı sanki? öyle bir olurum ki. beyaz gemiye yüzerek yetişirim…
*yine düş görmeye devam ediyordu. buz gibi soğuk derede balık olmuş yüzüyordu beyaz gemiye doğru. âmâ bir türlü yetişemiyordu gemiye.
*ihtiyar susuyordu. nine de sustu. sonra durup dururken yüksek sesle:
-bir adamın ücreti elinden alınırsa adam, adam olmaktan çıkar. hiçbir şeydir o zaman anladın mı?
ihtiyar yine sustu, hiç cevap veremedi
çocuksa bir türlü uyuyamadı
*koşup uzaklaşmak istedi, ama ayakları tutuldu. beyaz maralın tanınmayacak kadar çirkin hale getirilmiş kesik başına bakıyordu. o, geyik ana’ydı. dün kendisine karşı kıyıdan tatlı tatlı bakan, boynuzlu kafasında çıngıraklı beşik getirecek olan geyik ana’ydı. şimdi o biçimsiz bir et yığını, sıyrılmış bir post, kesilmiş ayak, çöplüğe atılmış bir kafaydı.
*baş, çoktan toz toprak olmuştu. ama gözler yine de bakıyordu. ölüm anındaki hayret, bu gözlerde donakalmış ve dünyaya sitemle, şaşkınlıkla bakıyordu.
* ama sen o an bu türküyü duymuyordun. sen yüze yüze masalına sığındın. balık olacağın zaman, ıssık göl’e ulaşamayacağını, beyaz gemiyi göremeyeceğini, ona “merhaba beyaz gemi, benim, ben” diyemeyeceğini biliyor muydun?
*sen bir defa parlayıp sönen yıldırım gibi yaşadın. yıldırımları gökler doğurur. göklerinse ölmezliği vardır. bu da benim tesellimdir.
Cengiz Aytmatov
İZDİHAM
Roman oldukça harika, herkese okumasını tavsiye ederim…
Issık Gölü civarında geçen kitapta küçük bir çocuğun gözünden dönemin Sovyet yönetimine eleştirel bir yaklaşım getirilmektedir. Romanın kahramanlarından Mümin dede gelenekçiliğin temsilcisi iken damadı Orozkul ise yozlaşmanın çarpıcı bir örneğini oluşturur. Kitap Sovyet döneminin sıkıntı, ümit, ve beklentilerini yansıtır. Roman annesi ve babası ayrılınca dedesi tarafından büyütülen bir çocuğun gözünden dünyayı anlatmaktadır. Orozkul orman işçilerinin amiri konumundadır. Aynı zamanda Mümin’in kızı ile evlidir. Çocuğu olmayan Orozkul eşini sürekli dövmektedir. Mümin ise buna seslenememektedir; çünkü Orozkul’un yanında çalışmaktadır. Yaşlı olduğu için bu saatten sonra başka yere gitmeye cesareti yoktur. Dedesinin anlattığı masallarla büyüyen çocuğun hayal dünyası çok zengindir. Dedesinin yaptığı havuzda yüzen çocuk balık olmayı istemekte ve böylece Isık Göl’deki Beyaz Gemiye ve hayalindeki babasına kavuşacağı günü düşlemektedir. Çocuğun okuma çağı gelmiştir ve dedesi ona bir çanta alır. Okula başlayan çocuk çok mutludur. Mesafe uzun olduğu için dedesi onu her gün okula götürmekte ve okuldan almaktadır. Bir gün Orozkul ile dağdan getirdikleri tomruk suda kalınca dedesi torununu almaya gecikir. Orozkul zalim olduğu için Mümin’i bırakmak istemez. Mümin’in verdiği karar romanın sonunu hazırlayan olayların başlangıcı olur.