Biz insanlar olarak kimiz, neyiz? Sen,ben? Güzel biri, zengin bir adam, kötü bir eş, kumarbaz baba, hırsız, sevgili, sevgisizcahil ve sonsuza kadar devam edebilecek etiketler. Aslında formülümüz çok belli bizim. Sperm, yumurta ve biraz tutku. Dünyadayız.
Görmeden önce de mi böyleydi bedenin? Seni hiç tanımazdan beri bu muydu tonu sesinin? Böyle mi tutulurdu ellerim? Böyle mi seçilirdi bedenim? Böyle mi bakılırdı bebeklerine gözlerimin? Beni kim getirdi dünyaya? Bir ananın rahminden çıktım ben. Senin kalbinden doğdum. Yuvamdan çıkıp dünyaya atıldım ve Elif dediler adıma.
Ne benim adım? Evim, yolum neresi? Hangisi benim şarkım? Dudaklarım, gözlerim.. Nerede? Nerede tuttuğun ellerim? Hangi yolda? Ülkem neresi mesela ya da konuştuğum dil kimin? Duyduğum bu sesler, gördüğüm gözler kimin? Anlamsız ve duyarsız.
Kalbinden doğdum senin. Kalbinden doğdum. Kalbinden doğdum senin. Tohumdum, güneşe ihtiyacım vardı. Hayatta kalmak için bunlara ve güzelleşmek için ilgiye ve sevgiye… Suya ihtiyacım vardı, okyanusu verdin. Toprağa ihtiyacım vardı. Sen bana ormanları verdin. Güneşe ihtiyacım vardı ve sen, ah sen… Bana kainatın bütün ışığını verdin.
Aslında bir anadan doğmamışım ben. Hep varmışım ben. Hep varmışsın sen. Dünya toz bulutun içindeyken; sen, ben savrulurken oradan oraya, hep varmışız. Hep var olmuşuz. Her an, her saniye yeniden ve yeniden doğmuşuz. Adem ve Havva imişiz biz. Binlerce isimli tanrı ve tanrıçaymışız. Bizden süregelmiş tüm insanlar. Bizden yeşermiş topraklar, filizlenmiş tohumlar. Kaynakmışız biz. Suymuşuz. Önce birbirimize sonra tüm evrene şifa olmuşuz. Tüm zehirleri içip tüm fırtınalardan geçmişiz. Bazen her yanımızı sarmış alevler, ve ölmüşüz sessizce. Ölünecekse de en güzel biz ölürüz demişiz ve gömülmüşüz toprağa sakince.
Dallarımız varmış bizim. Tüm yeşiller, tüm mevsimler bizden doğmuş. Tüm evreni doğurmuşum ben. Ve sen, ellerimi tutmuşsun her sancımda, alnımda oluşan her boncukta.
En çok sen sevmişsin beni. İncitmeyip çiçek gibi bakmışsın. Suyumu güneşimi sen vermişsin. Toprağımı temizlemiş, dallarımı budamışsın. Yabani otların dan arındırmışsın.
Sevmeyi sen öğretmişsin bana. İşte böyle sevilir, işte böyle tutulur eller. Gözlere böyle bakılır. Böyle okşanır saçlar. Böyle dokunulur bir tene. Hayat işte böyle yaşanır. Böyle alınır nefes ve böyle verilir. İşte bu hayat -ah canım hayat- böyle yaşanır. Yolculuklara çıkmayı, yücelmeyi, yerin dibine girmeyi… Hepsini senden ögrenmişim ve sadece sana vermişim tüm öğrendiklerimi. Başka biri hak etmemiş. Her şey senmişsin. Ben, senmişim. Sen varsın diye tanrı böyle yaratmış ellerimi. Sen olmasan kör olurmuş gözlerim. Eğer olmasaydın, görmedim renklerini, duyamazdım seslerini. Olmasan dokunamazdım hiçbir şeye, hiç kimseye. Ve sen, sen olduğun için ben, benim.
Ben Varım Diye Varsın, Sen Varsın Diye Varım.
Elif Burçak Koç
İZDİHAM