31 Mayıs 2021

Elif Burçak, Toprağın Hikayesi

ile izdiham

Uzun süre sonra toprakla buluşuyorum bugün. Uçsuz bucaksız gibi görünen ama her şeyin olduğu gibi sonsuzca yürüdüğüm bu ormanın da sahip olduğu bir sonun varlığını hatırlayarak, dünyayı son kez görüşüm gibi umarsızca ve kaçırdığım şeylere yetişmek ya da yarıda kalanları yakalamak umuduyla yürüyorum. Ve biraz sonra kendimi altındaki yeşillere bırakmak için çınardan müsaade istiyorum. Buradayım. Evinin yolunu kaybeden birinin yuvasını tekrar bulduktan sonraki sevinciyle, hala üzerinde kalan birkaç korku kırıntısıyla ve büyük bir huzurla buradayım. Tüm beşerlerden uzak bir şekilde torağı dinliyorum. Toprağın bana hafızasından göstereceği ya da bana öğreteceği şeyleri olduğunu biliyorum. Buradayım. Her zaman olmam gereken yerde. Birkaç yıllık ömür sonunda dönüp dolaşıp geleceğim, ömrümün başladığı ve bittikten sonra benimde dönüşeceğim ve şuan yalnızca bedenimin kaplayabileceği kadarına sahip olduğum bu parçasının üzerinde dipdiri duruyorum toprağın. İlahi ve kusursuz planın parçası olmamıza rağmen aramıza giren, bizi ayıran, küstah ve acımasız olan ne varsa bunlara müsaade ettiğim için topraktan af diliyorum. Umarım bir gün, şimdi değilse bile bir gün beni bağışlar. Ya da bağışlamaz ve ona dönüştüğümde beni denizlerine kusar.

Sonunda ilk defa çırılçıplak teslim oluyorum. Ne kadar uzağa gitsem de içimde yaşayandan asla uzaklaşamadığımı anladım. Buradayım. Dünyanın kalbinin huzurunda ilk defa kendimi kendime açıyorum ve bizi baş başa bırakıyorum içimdeki “Ben “ile. Hoş geldim ve hoş geldin.

Seni bu zamana kadar hiç fark etmedim. – Hayır, çoktan fark ettim- biliyorum. Seni görmek istemedim. Bana söyleyeceklerini duymak, dinlemek ve yüzleşmek istemedim. Korktum.  Senden bu kadar çekinmeme rağmen yine de senden başka demir atabileceğim, fırtınalarda beni koruyabilecek başka bir liman olmadığını çok iyi biliyordum. İçimde sonsuza kadar yaşayacak ve ben bu dünyadan göçüp gittikten sonra toprağa karışacak sadece bana ait olan ve olacak olan bir bilge gibi senden korktum, çekindim, utandım… Ama artık sana teslim olma zamanım geldi. Bunu şimdi yaptığım için kızma bana. Ne de olsa artık geldim. Buradayım. Bana ihtiyacın olmasa da ben buradayım işte şimdi. Artık buradayım. Her şeyin başladığı ve biteceği yerde.

Birazdan. İzin versen biraz yaklaşacağım sana. Hem bak artık güneş gözlerimizi yakmıyor. Bence aramız artık daha iyi. Yoksa bu senin bana bir hediyen mi?  Bu kadarcık sevinebilir miyim öyleyse eğer? Artık öğret bana her şeyi. Hatta her şeyi değil yalnızca beni ya da bizi öğret bana. Toz tanesi gibi etrafta dolanmaktan nereye gideceğimi bilememekten yoruldum. Benim pusulam sen ol artık. Beni koru ya da koruma. Ama bana doğruyu öğret. Biz insanların doğrusu olan yalnızca iyiyi ve güzeli değil. Bana gerçekleri de göster. Kim olduğumu, içimdeki seni, bildiğim bilmediğim ve öğrenmem gereken ne varsa hepsini göster. Karşında çaresizim. Gideceğim yolu göster. Yiyeceğim ekmeği, içeceğim suyu göster. Ya da bunları göstermesen bile bunları nasıl bulacağımı öğret bana. Kılavuzum ol. Pusulam ol. Aşklarımı öğret bana. Renkleri öğret. Kırmızıyı, beyazı, yeşili ama en çok da turuncuyu öğret. Topraktan kahverengi değil de turuncu yetişen ağaçların varlığını öğret. O ağaçlarda yaşamaya ikna et beni. Ve izin ver o ağaç da misafir etsin bizi. Kocaman, heybetli ve dünyanın en kalbi gibi. Ona sonsuzları anlatmama izin ver. Beni sevmesine izin ver ve eğer yapabilirsen kalplerimizi bağla. Bağla ki yeniden doğalım ve ilk kez soluyalım havayı ciğerlerimize. İçimizden bir fidan yeşersin, turuncu değil alacalı olsun, dünyanın en güzel meyvesi olsun ve bizim olsun. Önce beni bana göster sonra da turuncu ağacımı ver bana. Ver ki onunla yaşamasını en baştan öğreneyim. Sana gelemediğim zamanlarda pusulam o olsun elimi tutsun, bırakmasın. Beni hep sevsin. Hep sevsin.

Ve artık söyle bana. Yitirdiğim şeyi bulmama, kaybettiklerimi kazanmama, yolumu bulmama yardım edecek pusulama ve turuncu ağacıma ulaşmak için tek şey var yalnızca. Söyle bana. Kimim ben?

Elif Burçak

İZDİHAM