Elif Burçak, Uyku
Sevim için…
Beni yazmaya iten şeyleri seviyorum. Sevmekle birlikte büyük bir nefret de doğuyor içimde bu işi
yaparken. Çünkü yazdıklarımın çoğu, içime dönüp gördüklerimden ziyade dışıma taşan şeylerden
ibaret. Bu bazen keyifli ve rahatlatıcı olduğu gibi bazen de çok sancılı bir süreç. En azından benim için.
Çok sevdiğim bir müziği sonsuza kadar dinleyip daha sonra da sıkılmak gibi değerlendirebilirim. Ama
her ne olursa olsun yazmak, okumak ve bir şeyleri anlatmak benim en büyük sığınağım.
Bu bir içe dönüş hatta bir itiraf mektubu. Artık kendi gerçeklerimi görmeye cesaret edecek kadar
büyüdüm. İçimde beslediğim korkunç ve güzel yaratıkları biliyorum artık. Bunu 21. yaşımın sonlarına
doğru fark edebildiğim için de şanslı sayıyorum kendimi. Evet, gocunmuyorum bundan. Bu benim
mektubum ve benim yolum. Ve yazar benim.
25 Ağustos 2023
Bugün dünyanın bütün yükü omuzlarımdaydı.
Uzun zamandır ilk kez yazıyorum. Bir seneye yakın bir süredir yazmak için gerekli cesareti hiçbir
zaman toplayamadım. Ya da hep kaçtım. Eğer bir şeyi görmezsem onun gerçekten var olmayacağı
ihtimaline inanmak istemiştim. Ve büyük bir başarıyla yapmışım bunu, şimdi anlıyorum. Ama artık
kimden ve neyden kaçmaya çalıştığımı fark edebiliyorum. Bu gerçek birkaç gün önce soğuk bir ayaz
gibi yüzüme çarptı. Ve etrafta sığınacak ne bir ev vardı, ne de gidebileceğim ufacık bir delik. Bıraktım
üşütsün beni. Soğuktan buz kesinceye kadar bekledikten sonra adım atmaya ve yoluma devam
etmeye cesaret edebildim. Çünkü hayat böyle yaşanır sanırım. Her ne olursa olsun, durup
beklemeden bizi zorla yürüten, kanayan dizlerimizi görmeyen bir toz bulutu hayat. Ve bu milyonlarca
toz tanesi içerisinde kısa süre için de olsa karşılaşmamızı sağlayan şey her ne ise, teşekkür ederim.
Çünkü bu uyanışın en büyük mimarı sensin. Senin sayende uyandım. Ve senin yüzünden. Çünkü bu
yola çıkarken, yani sana giden yola çıkarken, o sokaklardan geçerken sonunu tahmin edebilmiştim
senin aksine. Bunun için kendimle ne kadar övündüğümü bilmeni isterim. Samimiyetle ve bencilce. Ve
yine bilmeni isterim ki, eğer şu an bu hale gelmeme sebep olacağını bilsem yine hiç korkmadan
geçerdim o sokaklardan. Hatta başım daha dik olurdu bu defa.
Bugün uyandım. Artık kim olduğumu ve ne istediğimi daha iyi biliyorum. Buna neden olan kişi yalnızca
sensin. Ve hiç fark etmeden yaptın bunu. Aklıma ilmek ilmek işleyişini sana asla belli etmedim.
Edemezdim. Aklımda dans etmene izin verdim. Sen bana diğer tüm olasılıkları, diğer yaşantıları, başka
insanları ve kendini ve kendimi… Merak ettiğim, duymak istediğim birçok şeyi duydum. Kendimi
sesinden dinlemek ne acı. Ve güzel. Çünkü öğrendim ki, benim içimde bir canavar varmış meğer. Hem
de her insanda olan türden. Meğer bir çiçek varmış içimde sulanmayı bekleyen. Meğer ben senmişim.
Sen de ben. Ve mavi sevilesi bir renkmiş. Sarı, dalgalandığında daha da güzelmiş. Cinsiyetlerin kötüsü
yokmuş. İnsanmış kötü olan. Kötü olan benim. Kötü olan sensin. Hayat, iyi olmaya giden yolmuş.
Yokuşmuş. İçimde solmak üzere olan çiçeği buldun ve suladın. Toprağını değiştirdin ve yeniden
güneşe çevirdin. Ama şimdi senin suyuna ve sarılarına muhtacım. Şımarıklık belki de bu. İçimde
oluşan büyük bir çelişki. Ve oyunların en güzeli. Bütün hayatını görebilmiş olmayı ne çok isterdim.
Sessiz bir rüzgar gibi her anına dahil olabilmeyi, hayatının bütün güzel ve kötü yerlerini görebilmeyi.
Seninle büyümüş olmak isterdim. Ama şimdi beni büyüten sensin. Ellerinde büyümek güzel. Dünyanın
en yumuşak pamukları arasında en huzurlu uykuya yatmak gibi. Her gün en güzel mavilere uyanıp,
gün sonunda da güneşin içinde kaybolmak gibi. Yaz giderken son kalan meyvelerini yemek gibi
mevsimin. Kar yağarken insanın içine korku verse de güzelliğinden hiç ödün vermeyen kızıl havalar
gibi. Gördüğüm en güzel şeyler gibi seninle büyümek. Pamukların arasında uyumak güzel. İçinde
huzurla uyutan pamuklarının arasında. Peki senin uykun neredeydi?
İZDİHAM