9 Aralık 2020

Elif Özaydın, Eşref Saati

ile alef

Yumurtayı kasenin kenarına vurduğumda fazla çatlattım kabuğunu, tek vuruşta bir sürü çizgiler oluştu, ikiye ayırıp da yumurtayı kaseye döktüğümde küçücük bir parça da beyazına takılıp kasenin içinde kendine bir yer işgal etti. Çekmeceyi açıp küçük kaşık aldım elime bu işimi görmezse peçeteyle halledecektim. Kaşığı dokundurdum, dokunduğum yerden kabuk yana doğru kaydı, hızlı ve tekrara binen uğraşlarla saniyelerimi aldı benden. En sonunda ayırdım kabuğu günlerdir koruduğu içinden.

Fakat senin için seçtiğim kelimeleri zihnimden ayıramıyorum. Tıpkı yumurta kabuğu gibi zihnimde, elimi attığımda titriyor ve dokunduğum yerden etrafa doğru kayıyor. Geri yerine de gelmiyor kaydığı yerde de durmuyor ilerlemesi devam ediyor, benim hareketimden hızlı yol alıyor, arkasına dönüp de bakmıyor baksa anlar nasıl ihtiyacım olduğunu, anlasa beni belki yerine başka kelimeyi bırakırdı.

Dönmüyor bana, bakmıyor geri, anlamıyor, aldığı telaşla etrafındaki kelimeleri de telaşlandırıyor. Hepsi zihnimde titriyor elimi hangisine atsam kaçıyor, kimisi saklanıyor bahanelerin ardına, kimi silikleşiyor gibi dilime takılıyor da dilim dönmüyor.

Ve ne oluyor biliyor musun?

Ben sana düşüncelerimi aktaramıyorum. Sen zihnimdeki bu telaşı görmeden mühürlenmiş dudaklarımda anlam arıyorsun. Dilime takılanların ağırlığını fark etmiyorsun, bahanelerin ardındaki ürkek kelimeleri fark edemiyorsun. Gözlerimdeki titreşimi anlamlandıramıyorsun.

Peki, ben ne yapıyorum?

Bekliyorum, susup telaşın menzilini bekliyorum, kelimelerin sana akması için o eşref saati bekliyorum.

Elif Özaydın
“İZDİHAM