3 Mart 2015
Elvan Çevik, Güzide
Güzide eteğinin ucuna yapışmış pirinç tanesiyle uğraşıyor. Güzide eteğinin oryantalist desenleriyle Güzide. Uğraşıyor. Bugün yine akşam olmak üzere. Yalnızca boynu üşüyor. Boynu çıplaklığa alışkın değil. Güzide’nin boynu, elleri, uzun turuncu kirpikleri, saydam teninde yıldız izleri, çillerden.
-Bunu, burada, birbirimize anlatamazsak bana bir daha dokunamayacaksın.
-Peki, güzide.
“Peki “ dünyada tek ölü kelime. Ya da ölü bir dilin tek yaşayanı. İki ucu da Güzide’nin mutluluğuna dokunmuyor. Adamın karnından pekiler kurt gibi dökülürken, hiç bir şeyi o an orada birbirlerine anlatamadan ayrılıyorlar. Adam giderken Güzide’yi ve yaşadıkları her şeyi bir çırpıda Güzide’nin eteğindeki pirinç tanesine bırakıyor. “Alsaydım keşke, eteğinin en güzel yerini kapatıyordu” Pirinç büyüyor , büyüyor, büyüyor tüm bu ayrılık meşgalesi arasında adamın yüreğine yapışıyor. Ki adam pilav dahi sevmez. Geceleri annesinin zorla “yılan gibi” süt içirttiği günlerden ve kardeşinin ayaklarıyla uyuduğu gecelerden daha soğuk bir akşamda o pirinç tanesini orada bırakıveriyor. Tabii Güzide’yi de.
-Ağlamak istemem.
-Neden güzide? Üzülmedin mi?
– Çok üzüldüm. Ama bak geçti, kirpiklerim hala turuncu.
– Son son ne konuştunuz?
– Bana bir daha dokunamayacak
– Sustunuz öyleyse
Güzide başını eğip önüne baktı. Güzide’nin eteği önden düğmeli. Tam 12 düğme. Adamın bu düğmeleri onlarca kez saymışlığı var. Bir kere açmışlığı yok. Adam ağlamak ister ama ağlayamaz.
Adamın şeytan tırnakları, olur olmadık anlarda koparıp sakladığı yaprakları ve dalgalı siyah saçları var.
– Unut hadi artık.
-Hadi
Güzide’nin tezcanlı arkadaşları. Güzide’nin onların tezcanlılığına yetebildim sanması da onlar kadar gerçek dışı. Tek gerçek pirinç. Bunu hepsi biliyor, Güzide dahil. Ama 12 düğmenin açtığı 12 kapıdan geçmeli ki pirinç tutunduğu yeri bıraksın. Güzide bunu yalnız başına yapamaz. Adam bu beklentiyle daha fazla yaprak koparamaz. Topladı Güzide oryantalist eteğini. Yürüdü gitti yolları. Yolları yürüdü gitti.
Elvan ÇEVİKİZDİHAM