-Şimdi sevindiren, bir zamanlar üzenden başkası değildir.
-Girin güleceğiniz ama doyasıya gülemeyeceğiniz, ağlayacağınız ama bütün gözyaşlarınızı dökemeyeceğiniz o mevsimsiz dünyaya.
-Kim çile ve yalnızlığını geride bırakabilir ki içi sızlamadan?
-Çünkü kalmak, gecede yanıp tükenirken saatler, donmak ve billurlaşmak, bir kalıbın içinde hapsolmak demek.
-Yemişlerini derip onlara verebileceğim yüklü bir ağaç mı olacak yüreğim?
-Bir harp mıyım ben, kadir olanın elini dokundurabileceği; bir ney miyim yoksa, nefesini üfleyebileceği?
-Birlikte durun ama yapışmayın birbirinize çünkü ayrı durur tapınağın sütunları. Her birinin gölgesinde büyüyemez meşeyle selvi.
– Okçunun elinde gerilmek mutluluk versin size; çünkü O, sağlam yayı da sever, uçan oku sevdiği kadar.
-Yoksulluk korkusu yoksulluğun bizzat kendisi değil midir?
-Veririm ama sadece hak edenlere dersiniz sık sık. Ne meyve bahçenizdeki ağaçlar böyle der ne de çayırlarınızdaki sürüler. Onlar yaşayabilmek için verir çünkü vermekten kaçınmak yok olmaktır.
-İnciteni kınayacak olan varsa incinenin de ruhuna baksın.
-Ben de bir bağım ve benim meyvelerim de cendere için toplanacak ve taze şarap gibi sonsuzluk küplerinde saklanacağım.
-Çünkü aylaklık, mevsimlere yabancı düşmek, heybetle ve mağrur bir teslimiyetle sonsuza yürüyen yaşam
kafilesinin dışında kalmaktır.
-Mermeri işleyen ve taşta kendi ruhunun şeklini yakalayan, toprağı sürenden daha soyludur.
-Gökkuşağını yakalayıp insanın suretinde kumaşa yerleştiren, ayağımıza giydiğimiz sandaletleri yapandan daha değerlidir.
-Öldürülenin hiç sorumluluğu yok değildir öldürülmesinde, soyulanın hiç suçu yok değildir soyulmasında.
-Pirüpak olana bulaşmamış değildir mücrimin pisliği.
-Eğer varsa aranızda sadakatsiz kadını yargılayacak olan, kocasının yüreğini de tartsın terazide ve ruhunu ölçülerle vursun teraziye.
-Siz adil olmaya özenen yargıçlar. Cismen namuslu ama ruhen hırsız olana ne hüküm verirsiniz?
-Yasa koymaktan haz alıyorsunuz ama onları çiğnemekten aldığınız haz daha fazla.
-Ya dansçılardan nefret eden kötürüm? Ya ormanın rengeyikleriyle karacalarını doğru yoldan ayrılmış, serseri şeyler sayan, boyunduruğuna aşık öküz?
-Ya düğün şölenine erken gelen ve tıkabasa doyup yorgun düşünce bütün şölenleri kanunsuz ve şölene katılanları yasa bozucu ilan edip kendi yoluna giden?
-Özgürlük peşinde koşma arzusu bile sizin için bir dizgin halini aldığında ve özgürlükten bir amaç, gerçekleşmiş bir şey olarak söz etmeyi bıraktığınızda özgür olabilirsiniz ancak.
-Acı, içinizdeki hekimin hasta nefsinizi sağaltmak ta kullandığı acı iksirdir.
-Dostunuz ne içindir ki onu zaman öldürmek için arayasınız? O sizin ihtiyacınızı karşılamak için vardır, boşluğunuzu doldurmak için değil.
-Konuşanlar var, konuşup, bilmeden ve öngörmeden kendilerinin de kavrayamadığı bir hakikati ortaya çıkaranlar. Bir de hakikati içlerine taşıyıp da kelimelere dökmeyenler var.
-Gerçekte iyi, acıktığında en karanlık mağaralarda bile yiyecek arar, susadığında ise bataklıktan bile su içer.
-Çıkar sağlamaya çabalarken toprağa yapışıp memesini emen bir kökten başka bir şey değilsiniz.
-Kekelemek bile güçlendirebilir zayıf dili
-Ne yazık ki geyikler öğretemiyor kaplumbağalara tez canlılığı
-Haz bir özgürlük şarkısıdır ama özgürlük değildir
-Yedi kız kardeşi vardır hazzın ve en gösterişsizi bile daha güzeldir ondan
-Pek çok kez parmağımla kendi yaramı deştim, size daha fazla inanmak ve sizi daha fazla tanımak için
-Ben miydim konuşan? Ben aynı zamanda dinleyen değil miydim?
Hazırlayan: Feyza Özcan
İZDİHAM