Öyle bir gömleğin yok dese de annem
Oturdum hatıralarımın başına
Üst üste istiflenmiş
Bir aşkın kalın ince günleri
Ritimsiz kahkahalar, yarım notalar
Belki bir delilik
Bir saatlik yanılmayla
İkiye böldüm melalimi
Biri otursun annemle, televizyon seyretsin
Diğeri taşısın her gün böyle sırt çantamı
Bazen diyorum ya bazen
İnciniyor insan kendi neşesinden
Sırt çantamda bir mum
Damarlarımda karanlık bir oda
Kendimden uzak kalmaya gidiyorum
2.
Önce ıslak bir mendille
Kuşatıyor beni annem
Sonra diyor her şey leke olup kuruyor içine
Hem böyle çıkıp gitmeni istemem
Bak işte bu klor kokusu
Bu kalbine pıhtı atmış bir memur ciddiyeti
Bu bir rüyanın uzayıp giden korkusu
Bu masumiyetine zift süren arkadaşların
Bu kimse beni anlamıyor çisentisi
Bir kadının dudak kalemiyle çizilen dünya
Benim için yeterince karanlık
Dönüp sırtımı sırt çantama
Dedim tamam artık
Güneşe ayak uydurmaya gidiyorum
3.
Her zaman olduğu gibi
Bu sabah da yorgunluğum kaldırdı beni
Sırt çantamda korku kırıntıları, tuzlu bir zeytin
Bu çılgın susuzluğu dudağımdan uzaklaştırmaya gidiyorum
Biliyorum dedi annem
Dün buradaydı bütün harfleriyle gece
Belki çok soğuktun
Belki de yağmur atıştırıyordun sadece
Bir aşk için çok hüzünlü
Gitmek için de yeterince çocuktun
4.
Peki, ama neden
Bir kadın silueti
Bağırmak istiyor evimin penceresinden
Dedim anneme
Duymadın mı hiç
Bir yaranın kabuk bağlarken çıkardığı sesi
Ya da hangi acının vatandaşıdır bu sevinç
Bazen diyorum ya bazen
Sırt çantamda bir orman fotoğrafı
Damarlarımda adını bilmediğim bir tren
Çalı kuşlarına bakmaya gidiyorum
5.
Öyle bir gömleğin yok dese de annem
Katlayıp koymuş sırt çantama
Bir aşkın sır perdesini
Unutmamış gibi
Soğukta kalan bir kedinin titremesini
Merak etme anne
Aç kapa yaptım sesime
Çıkardım mı bilmiyorum cinnet postallarımı
Sırt çantamda kırk dişli bir kelime
Sessizliğin saçlarını taramaya gidiyorum
Evliya Çelik
İZDİHAM