Amerikan şiirinin büyük ismi, modern şiirin öncülerinden Ezra Pound’un Cathay’i Ülkü Tamer çevirisiyle yeniden raflarda. Dilimizde daha önce 1963 ve 1987 yıllarında iki kez basılan bu küçük kitap, şiir ortamımızı birçok yönden etkilemişti. Cathay’in son baskısı, çiçeği burnunda yayınevi Jaguar Kitap’tan çıktı.
Ezra Pound’un Cathay’inin yeni baskısı, postmodern atmosferden güç bulan yığınlara layık bir romantizme ve aynı yığınların kaba realizmine yönünü çevirerek popülizme batan şiir ortamımıza gene bir göktaşı gibi düştü. “Gene” diyorum, çünkü şair Ülkü Tamer bu şiirleri çevirip De Yayınları’ndan ilk kez yayımlattığında yıl 1963’tü. İkinci Yeni’nin şiirimize getirdiği gerçekliği kavrayış şekli, o günlerin şiir ortamına iyiden iyiye yerleşmişti. Şairlerimizin gerçeği kavrayış biçimi şiir dilini, sentaksını, musikisini, izleklerini, kısacası sadece şiire değil hayata dair de hemen her şeyi farklı bir gözle algılanabilir hale getirmişti. İşte bu, “farklı gözle de algılanabilme hali” dediğimiz şeyin üzerine gelen Cathay çevirisi, 1910’lu yıllarda Avrupa’da yaşanan imajizmin ve ondan ayrılmayan naifliğin ta kendisiydi. Birden Âsaf Hâlet Çelebi’nin Budizm’e, tasavvufa yönelen şiirsel gayreti yerini buldu o gün için. Can Yücel’in şiir çevirilerine “Türkçe söyleyen” demesinin kökeni görüldü. Kitabın çevirmeni şair Ülkü Tamer’in ilk şiir kitabı Soğuk Otların Altında’nın Çin çocuk şiirinden başlayarak Ezra ile Gary’de somutlaşan ilgileri, şairlerin zengin ve derin ilgileri olmasının gereği olarak beliriverdi. Daha ne olsun!.. Bir küçük şiir kitabı çevirisi birçok yönden ‘sarsıntı’ yaratmıştı.
Büyük ilgiler ve ‘faşist’ şair
1960’ların ortasından sonra bu sarsıntı, popüler politikaya bulaşan şiirimizde hissedilmez oldu. Ta ki aynı çeviri, 1987’de BFS Yayınları’ndan görünene dek. 1980 kuşağının şiirimize getirdiği naiflikle bu şiirlerinki benzeşmiyordu ama gene şairler üzerinde ciddi bir etkisi söz konusuydu kitabın. Evet, Pound faşist maşistti ama ne büyük ilgileri vardı bu adamın… Büyük ilgileri olmak!.. Şiir meselesini derinden idrak edebilenler sanırım o günlerde bunları düşünüyordu. En azından İlhan Berk için durum böyle olmalıydı. Siyasi aksiyonu dışarıda tutarsak, şiirsel ilgileriyle Pound’u andıran Berk, Kantolar’dan bir seçme hazırlamıştı çoktan. Cathay, 1990’lı yılların Türk şairleri için daha ne yapabilirdi ki?
Gelelim bugüne… Pound’un Cathay’i, çiçeği burnunda bir yayınevi olan Jaguar Kitap’tan çıktı. Biz buna, postmodern yığınlara has bir romantizme ve gene aynı yığınların dünyalarını eleştirmekten beslenen kaba bir realizme batmış şiir ortamımıza bir göktaşının düşmesi gibi dedik. Abarttığımızı düşünmüyoruz. Göktaşını bir inceleyen çıkarsa, incelemeye ister kitabın Çinceden çevirmeni Pound’dan ya da Çin şiirinden, ister Türkçe çevirmeni Ülkü Tamer’in bir şair olarak kişisel serüveninden başlasın, çok kıymetli çıkarımlara varacağını düşünüyoruz. Bugünün Türk şiiri şu son on beş yıldır, yaşadığımız günlerin yegâne ideolojisi olan popülizme göbekten bağlanmış durumda. Her şeyi en kolayından, az emekle ele geçirmek isteyenlerin oluşturduğu bir vasat var. Pound’un emeği ve Cathay’in iklimi, şiir tarihinden duydukları bir şey gibi gelecektir bu vasattakilere. Biz aksini umut ederek bakalım kısaca, bu göktaşı neymiş ve içinden çıkan kimmiş…
Gerçi bütün bir şiir tarihi için de geçerli bir husustur bu ama daha çok modern zamanlardan bugüne gelişen şiirin tarihi bize, has şairlerin hepsinin birer zamanlama ustası olduğunu göstermektedir. Has şairler, yaşadıkları dünyanın, içinde bulundukları toplumun ve kendi iç dünyalarının ne durumda olduğunu çok iyi bilirler. Kimisinin sezgisi ona bu konuda yardımcıdır kimisininse sezgisine eşlik eden büyük bir düşünce gücü vardır. Sezgileri olanlar sanatta ve hayatta ‘doğru’nun ne olduğu hususunda imgelemlerini şiire hasrederler. Böylelerinin daha çok, şiire yoğunlaşmış bir emeği görülür. Sezgilerine düşünce gücü eşlik edenler içinse bu yeterli gelmez. Şiirlerine düzyazıları, toplumsal ve siyasal tavırları katılır. Bir şair ömrüne bir düzyazı ustasının, bir düşünürün, bir siyasininkini de eklerler. Zamanlarının siyasal, toplumsal ve sanatsal ortamına şiirle yön vermeye, belki de güç yetirmeye çalışırlar. Bir şair olarak Pound ve onun imajizmden Çin’e, Roman dillerinden Vortisizme uzanan hayli mümbit şiirsel girişimleri de böyledir.
Çin şiirinden ‘yapılmış’ şiirler
Pound Cathay’i, imajizmi coşkunca savunduğu günlerinde, 1915’te yayımlamıştı. Eskiden Avrupalıların Çin’e verdiği adı taşıyan bu kitapta Çin şiirinden yapılmış bir düzineden biraz fazla şiir vardı. Şair, o dili Çin şiirinden çeviri yapacak denli bilmiyordu ama ne gam… Şöyle sunuyordu kitabı: “Çoğu Rihaku’nun Çincesinden, müteveffa Ernest Fenellosa’nın notlarından, Profesör Mori ile Profesör Agira’nın çözdüğü yazılardan.” Sonrasındaysa zaten Batılı bir zihin için daha “Çin” demekle başlayan fantastik dünya yolunda, Pound’un fantasması devreye giriyordu. Bundan sonra, yurtlarına dönmeyi bekleyen Shu okçularının, bıkkın hallerini anlatırken bile görmekten geri durmadıkları bir tabiat vardı. Çiçekler, söğütler arasında ifade edilen bu yorgunluk, “Irmak Boyu Tacirinin Karısı: Bir Mektup” şiirinde kocasını bekleyen bir hanımın dilinden yankılanıyordu. Odysseus’u bekleyen Penelope’ninki gibi bir sadakat vardı bu seste ama sadakatle bekleyişin anlatımı gene tabiatla kol kolaydı. İnsan tabiattan ayrı değildi bu şiirlerde. Pound, insanlığa her türden mutsuzluk getiren Batı medeniyeti için aradığı eczayı bu şiirlerin naifliğinde bulmuştu belki. “Sürgünün Mektubu”nda “seslerle, çam rüzgârlarıyla dolu on bin vadiye vardık” diyen Sürgün’ün, yaşadığı ve sevdiği epik bir yaşam telakkisi, Pound’un yaşam serüvenine pek uygun düşüyor çünkü. Bu şiir âdeta onun ruh hali, yaşamı gibidir.
Pound, hem kendisi hem de yaşadığı günlerin şiir ortamı için Cathay’i tam zamanında yayımlamıştı. Bu şiirler bir başka düşünebilme imkânına, olağanın dışına çıkabilmeye işaret ediyordu. Çabucak seviyesizleşen romantizmi, kabalaşabilen realizmi ve tabii popülizmi dışlayabilmek anlamına geliyordu. Sanırım bugün de bu anlamlara geliyor.
Jaguar Kitap üçüncü kere düşmesine vesile olduğu bu göktaşı için keşke şöyle uzun bir takdim de alabilseydi Ülkü Bey’den. Zira hepimiz cahilleştik. Popülizmi iyi biliyoruz, şahsımıza ait bir şiir tarihi algımız yok, göktaşlarınıysa sadece duymuşluğumuz var…
Metin, Celal Fedai’ye aittir.
CATHAY, EZRA POUND, ÇEV.: ÜLKÜ TAMER, JAGUAR KİTAP, 64 SAYFA, 9,50 TL
İzdiham